O aşırı para harcıyor.
- He has lots of money.
Ne kadar para istiyorsun?
- How much money do you want?
Eski bir atasözü zamanın nakit olduğunu söylüyor.
- An old proverb says that time is money.
Benim için, vakit nakit değildir.
- For me, time is not money.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
- Layla burned Fadil alive for his money.
Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
- I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
Tom'un kira bedelini ödemek için yeterli parası yoktu.
- Tom didn't have enough money to pay his rent.
Para yaşamın bedelini ödeyemez.
- Money cannot compensate for life.
Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
- Mary went on a shopping spree after coming into some money.
money supply, money market.
I'm rolling in dough.
- I have a lot of money.