O aşırı para harcıyor.
- He's got money to burn.
O aşırı para harcıyor.
- He has lots of money.
Babam vakit nakittir derdi.
- My father used to say that time is money.
Benim için, vakit nakit değildir.
- For me, time is not money.
Leyla, parası için Fadıl'ı canlı canlı yaktı.
- Layla burned Fadil alive for his money.
Üyelik ücretini ödemek için yeterli paraya sahip olmayan tek kişi ben değilim.
- I'm not the only one who doesn't have enough money to pay the membership fee.
Tom'un kira bedelini ödemek için yeterli parası yoktu.
- Tom didn't have enough money to pay his rent.
Para yaşamın bedelini ödeyemez.
- Money cannot compensate for life.
Mary servete konduktan sonra bir alışveriş çılgınlığına devam etti.
- Mary went on a shopping spree after coming into some money.
Her varlıklı insan en az iki arabaya sahiptir.
- Every affluent person owns at least two cars.
Tom varlıklı bir adamdır.
- Tom is an affluent man.
money supply, money market.
I'm rolling in dough.
- I have a lot of money.