Geriye dönüp bakıldığında, belki de o fotoğrafı benim bloğa koymamalıydım.
- In retrospect, maybe I shouldn't have posted that photo in my blog.
Sana sık sık sigara içme,o şekilde sigara içme deniliyorsa, düşünmeye başla, belki sigara içmek toplum ahlakına ya da bir şeye yönelik tehdittir.
- When you are constantly told no smoking, no smoking like that, you start thinking, maybe smoking really is a threat to public morals or something.
Yarın belki yağmur yağacak.
- It will rain perhaps tomorrow.
Belki iki saat boyunca ders çalıştım.
- I studied for perhaps two hours.
Belki Tom'un nereye gittiğini bulmama yardımcı olabilirsin.
- Maybe you can help me find out where Tom went.
Belki bana yardımcı olabilirsin.
- Maybe you can help me.
Muhtemelen oralarda ve belki de birçok yerde başka yaşamlar vardır.
- Other life probably exists out there and perhaps in many places.
Ona kim söyledi? Sen değil, muhtemelen?
- Who told him? Not you, perhaps?
Bir ihtimal bunu benim için çevirir misin?
- Could you perhaps translate that for me?