Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr. Jackson has a good bedside manner.
Dennis'in kaba davranışları yoktur.
- Dennis doesn't have rough manners.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor.
- Her manner of speaking gets on my nerves.
Onun aristokrat tavırları beni şaşırtıyor.
- His aristocratic manners amaze me.
Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer.
- Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.
Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor.
- It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.
İnsanları parmakla göstermek terbiyesizlik.
- It's bad manners to point at people.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!
- I'm going to have to teach you all some manners!
Masa görgüsünü onlara kim öğretti?
- Who taught them table manners?