Sizi öğle yemeğine davet edebilir miyim?
- Darf ich Sie zum Mittagessen einladen?
Bütün sabah bu problem hakkında düşündün .Bir mola ver; öğle yemeğine git.
- Du hast den ganzen Morgen über dieses Problem nachgedacht. Mach' eine Pause, geh' Mittagessen.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Öğle yemeğini bahçede yiyoruz.
- We are having lunch in the garden.
Açıkçası, Mary'nin benimle öğle yemeği yemesini istemeye güvenim yoktu.
- Frankly, I didn't have the confidence to ask Mary to have lunch with me.
Biz sık sık birlikte öğle yemeği yeriz.
- We often have lunch together.
Benimle öğle yemeği yemek için zamanın var mı?
- Will you have time to have lunch with me?
Babam öğle yemeği yemek için okumayı bıraktı.
- My father stopped reading to have lunch.
Onlar öğle yemekleri için sabırsızlar.
- They are impatient for their lunch.
Onlar genellikle yedi buçukta kahvaltı yaparlar ve on ikide öğle yemeklerini yerler.
- They usually have breakfast at half past seven o'clock and eat their lunch at twelve.
Daha önce öğle yemeği yedim.
- I have already eaten lunch.
Öğle yemeği yeme zamanı.
- It's time to eat lunch.
Tom'un öğle yemeği yemek için zamanı yoktu.
- Tom didn't have time to eat lunch.
Tom Mary ile öğle yemeği yemek için istekli olduğunu söyledi.
- Tom said that he was eager to eat lunch with Mary.
There were some men eating their lunches under the trees in front of the library.
- Einige Männer nahmen unter den Bäumen vor der Bibliothek ihr Mittagessen zu sich.
I'm going to miss our lunches together.
- Ich werde unsere gemeinsamen Mittagessen vermissen.
We have lunch at about noon.
- Wir essen gegen Mittag Mittagessen.
I had to attend two meetings yesterday, and there was no time to have lunch between.
- Ich musste gestern an zwei Meetings teilnehmen, zwischen denen keine Zeit zum Mittagessen war.