miss teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı
- özlemek
Seni özlemek istemiyorum.
- I don't want to miss you.
- ıska geçmek
- kaçırmak
Ben uçuşumu kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss my flight.
Trenimi kaçırmak istemiyorum.
- I don't want to miss my train.
- evli olmayan bayan
- ıska
Tom Mary'ye ateş etti fakat ıskaladı.
- Tom shot at Mary, but he missed.
Kuşa ateş etti fakat ıskaladı.
- He shot at the bird, but missed it.
- {f} kaçırmak (fırsat)
- {i} bayan (evlenmemiş)
- {f} aramak
Polis kayıp çocuğu aramaktan vazgeçti.
- The police have given up looking for the missing child.
Bütün köylüler kayıp bir kediyi aramak için dağlara gittiler.
- All the villagers went into the mountains to look for a missing cat.
- {f} ıskalamak
- (Tekstil) atkılamak, sıçramak
- {f} özlem duymak
- isabet ettirememek, ıskalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi ıskaladın. By some miracle the bullet
- kavramamak
- anlamamak
- başarısızlık
Mezuniyet töreninde mezun olan öğrencilerin adlarını söylemeyi unutmak şaşırtıcı bir başarısızlıktır.
- Forgetting to say the graduating student's name at the graduation ceremony was a colossal miss.
Eğer senin düzenli desteğin olmasa, benim misyonum başarısızlıkla sonuçlanırdı.
- But for your steady support, my mission would have resulted in failure.
- (Konuşma Dili) göresimek
- (evlenmemiş) bayan
- duymamak
- tütmek
- ıskalama
- elinden kaçırmak
- gözünden kaçırmak
- hasretini çekmek
- vuramama
- gözden kaçırmak
Bu tür hatayı gözden kaçırmak çok kolaydır.
- It's very easy to miss this kind of mistake.
- isabet ettirememek
- isabet ettirememe
- hanımefendi
Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- It's an honor to meet you, miss.
- {f} özle
Hepimiz seni özledik.
- We all have missed you.
Hepimiz seni özledik.
- We've all missed you.
- (evlenmemiş bayanlara hitap ederken) Bayan
- bayan
Bayan Nakano'nun kaç yaşında olduğunu biliyor musun?
- Do you know how old Miss Nakano is?
Bayan Thomas bize tarih öğretiyor.
- Miss Thomas teaches us history.
- yokluğunu keşfetmek
- olmadığının farkına varmak
- yetişememek
- vuramamak
- {i} isabet etmeme
- {i} Bayan, Matmazel, Mis (Evlenmemiş kadınların soyadından önce kullanılır.): Miss Joy Bayan Joy
- {i} matmazel
- {i} karavana
- {i} kız
Kız arkadaşımı gerçekten özlüyorum.
- I really miss my girlfriend.
Mars Global Surveyor Kasım 1996'da kızıl gezegene olan 10 aylık bir göreve başladı.
- In November of 1996, Mars Global Surveyor began a 10 month mission to the Red Planet.
- {i} hanım
Sanırım hanıma ev almalıyım.
- I guess I should get home to the missus.
Sizinle tanışmak bir onurdur, hanımefendi.
- It's an honor to meet you, miss.
- i., k.dili. genç kız
- {f} 1. isabet ettirememek, ıskalamak, vuramamak; isabet etmemek, vurmamak: You missed the target. Hedefi ıskaladın. By some miracle the bullet
- (Askeri) BOŞ: Hedef üzerinde olmayan vuruş veya paralanma
- görmemek
- gidememek
- ele geçirememek
- bulamamak
- yokluğunu hissetmek
- miss fire ateş almamak
- {f} gözlemek
Bay Peter Blake çevre değişikliğini gözlemek için bir görevdeyken 2001 yılında Amazon nehrinde korsanlar tarafından feci şekilde öldürüldü.
- Sir Peter Blake was tragically killed by pirates on the Amazon river in 2001 as he was on a mission to monitor environment change.
- yanlışlıkla atlamak
- vuramam
- vurmamak
- {f} eksik olmak
- isabet ettirememek veya etmemek
- hasret kalmak
- hedefi vuramama
- missing
- özlem
Bir şey özlemiyor musun?
- Aren't you missing something?
Herhangi birini özlemiyor musun?
- Aren't you missing anyone?
- missing
- özleme
- missing
- eksik
Tom Mary'nin eksik olduğunu bildirdi.
- Tom reported Mary missing.
Eksik bir peçete var.
- There is a napkin missing.
- missing
- noksan
- miss out
- (Fiili Deyim ) 1- atlamak , geçmek 2- kaçırmak
- miss out
- atlamak
- miss a news scoop
- haber atlamak
- miss a target
- ıska geçmek
- miss an opportunity
- fırsatı kaçırmak
- miss an opportunity
- fırsat kaçırmak
- miss an opportunity
- fıratı değerlendirememek
- miss an opportunity
- fırsat tepmek
- miss error
- ikinci tür hata
- miss error
- ıskalama hatası
- miss me
- özle beni
- miss me
- beni özle
Gittiğimde beni özleyeceğini düşünüyorum.
- I think you'll miss me when I'm gone.
Beni özleyeceğini biliyordum.
- I knew you'd miss me.
- miss opportunity
- fırsatı kaçırmak
- miss out
- kapsamamak
- miss out
- gözden kaçırmak
- miss penalty
- (Spor) penaltı kaçırmak
- miss penalty
- (Spor) penaltıyı kaçırmak
- miss someone bad
- birini aşırı özlemek
- miss someone very much
- çok özlemek
- miss the boat
- treni kaçırmak
- miss the bus
- treni kaçırmak
- miss the news
- haber atlamak
- miss the target
- hedefi ıskalamak
- miss the thread
- (deyim) ipin ucunu kaçırmak
- miss the train
- treni kaçırmak
- miss universe
- dünya güzeli
- miss out
- gözden kaçır
- miss out
- içine almamak
- miss the boat
- fırsatı kaçırmak
- miss the boat
- vapuru kaçırmak
- miss the mark
- hedefi tutturamamak
- miss the point
- meseleyi kavramamak
- miss 2
- 2 özledim
- miss a beat
- hiçbir ritmi kaçırmayın
- miss a turn
- pas geçmek
- miss classes
- Dersleri kaçırmak, derslere girememek
- miss exam
- sınavı kaçırmak
- miss it
- Kaçırmayın
- miss one's period
- Âdet görmemek, âdeti gecikmek
- miss out on
- kaçırmayın
Bu fırsatı kaçırmayın.
- Don't miss out on this opportunity.
- miss out on
- (deyim) Bir fırsatı, şansı kaçırmak
He can't get the week off work so he's going to miss out on the chance of a free trip to the USA.
- miss plant
- miss bitki
- miss ratio
- kaçırma oranı
- miss secret
- gizemli bayan
- miss small details
- küçük detayları kaçırmak
- miss so.'s guess
- özledim o kadar. 'tahmin s
- miss the plane
- uçağı kaçırmak
- miss the point
- anlayamamak
- miss the window
- pencere özledim
- miss the window
- (deyim) Fırsatı kaçırmak
I will never get back to you, you missed the window.
- miss the wood for the trees
- (deyim) Bkz. not to see the wood for the trees veya not to see the forest for the trees
- miss the world
- dünya özledim
- miss distance scorer
- (Askeri) SAPMA MESAFESİ KAYITÇISI: Bir sapma mesafesi kayıtçısı, en yakın yaklaşma noktasındaki mermi yolundan hedefe olan düşey mesafeyi gösterir. Bu kayıtçı, ölçü aleti sapma mesafesini gösterir; ancak sağ-yukarı değerler bilinmemektedir
- miss distance scorer
- (Askeri) sapma mesafesi kayıtçısı
- miss error
- ikinci tur hata, iskalama hatasi
- miss fire
- ıskalamak
- miss fire
- ateş almamak
- miss fire
- (Fiili Deyim ) (silah) ateş almamak , tutukluk yapmak
- miss one's footing
- ayağı kaymak
- miss out
- (deyim) miss someone/sth. out atlamak. miss out on sth. [kd] kacirmak,yararlanamamak
- miss out on
- hakkını kaybetmek
- miss the boat
- (deyim) fırsatı vaktinde değerlendirmemek,fırsatı kaçırmak
- miss the bus
- fırsatı kaçırmak
- miss the bus
- (Fiili Deyim ) 1- otobüsü kaçırmak 2- fırsatı kaçırmak
- miss the mark
- ıskalamak
- miss the mark
- tahmini yanlış çıkmak
- miss the mark
- hedefi vuramamak
- miss the mark
- konu dışı olmak
- miss the opportunity
- fırsatı tepmek
- miss the opportunity
- fırsatı kaçırmak
- miss the point
- konuyu anlamamak
- miss the point
- birinin ne demek istediğini anlamamak/kaçırmak
- missing
- (Askeri) kayıp
Arabamı kayıp buldum.
- I found my car missing.
Babanın kayıp olduğunu bildirdin mi?
- Have you reported that your father is missing?
- near miss
- (deyim) ucuz kurtulma ,kil payi kurtulma
- you can't miss it
- mutlaka görürsün
- hit and miss transform
- (Bilgisayar,Teknik) ıskala yakala dönüşümü
- hit or miss.
- ya herrü ya merrü
- make someone miss
- özletmek
- miss out
- dahil etmemek
- missed
- (Bilgisayar) kaçırıldı
- misses
- (Bilgisayar) kaçışlar
- missing
- (Bilgisayar) yok
- missing
- (Askeri) kaybolan
Sonunda kaybolan erkek kardeşini buldu.
- He found his missing brother at last.
- missing
- namevcut
- missing
- taşan
- missing
- eksik kalan
- missing
- bulunmayan
- missing
- özleyerek
- missing
- gaip
- missing
- yitik
- give sth a miss
- -e boş vermek
- hit and miss
- gelişigüzel
- hit or miss
- gelişigüzel
- hit or miss
- rasgele
- missing
- {f} özle
Herhangi birini özlemiyor musun?
- Aren't you missing anyone?
Sanırım hepimizin özlediği bir şey var.
- I think there's something we're all missing.
- never miss a trick
- çöp atlamaz olmak
- A miss is as good as a mile
- (Atasözü) Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı var
- I miss you so much
- Seni çok özledim
- Missed
- ıskala
- give a miss
- (deyim) Bir işe veya faaliyete katılmamak; es geçmek
- give it a miss
- bir bayan vermek
- give something a miss
- (deyim) Bir işe veya faaliyete katılmamak; es geçmek
- give sth a miss
- Bir özledim sth vermek
- good marksman may miss
- iyi nişancı kaçırabilir
- hit and, or miss
- gelişigüzel
- i miss you
- seni özledim
- lose/miss the thread
- ipin ucunu kaçırmak
- misses
- isabetsizlik
- missing
- eksikleri
- air miss
- (Askeri) bkz: "near miss"
- hit and miss
- şansa
- hit and miss
- (deyim) rastgele;bahtina;gelisiguzel
- hit and miss
- rasgele
- hit and miss transform
- iskala yakala donusumu
- hit or miss
- sonunu düşünmeden
- it's hit or miss
- ne olursa olsun diye
- missed
- miss özle/farket/kaçır
- missing
- eksik,n.kayıp: v.özle: prep.özleyerek
- missing
- {s} eksik, olmayan, kayıp: There is a page missing. Bir sayfa eksik
- missing
- There is a page missing bir sayfa eksik
- missing
- missinglinklink the missing savaşta kayıp askerler
- missing
- miss özle/farket/kaçır
- missing
- {i} kaçırma
Tek bir günü kaçırmadan ya da geç kalmadan üç sene liseye devam etti.
- He attended the high school for three years without missing a single day or being late.
Bir tek kelime kaçırmadan büyük bir dikkatle dinledik.
- We listened with great care, not missing a single word.
- missing
- olmayan
Bu dramada bir şey eksik.O gerçek derinliği olmayan basit ikaz edici bir masal.
- This drama is missing something. All it is is a simple cautionary tale with no real depth.
- missing
- eksik, atlanmış
- missing
- (Askeri) KAYIP, KAYBOLAN, KAYBOLMUŞ, EKSİK: Nerede bulundukları bilinmeyen fakat, muharebede kaybolmadıkları veya geriye tahliye edilmedikleri malum olan personel. Ayrıca bakınız: "battle casualties" ve "nonbattle casualties"
- near miss
- (Askeri) TEHLİKELİ YAKLAŞMA (DOD, NATO): Uçuş esnasında, iki uçak arasındaki mesafenin tehlikeli bir durum oluşturabileceği hal. Aynı zamanda buna airmiss denmektedir
- near miss
- (Askeri) (DOD, IADB) (AIRCRAFT) TEHLİKELİ YAKLAŞMA (UÇAK) (AMERİKA SAVUNMA BAKANLIĞI, AMERİKAN SAVUNMA KURULU): Uçuş esnasında iki pilot arasındaki mesafenin her ikisince, muhtemel çarpışma tehlikesine yol açacak bir durum teşkil ettiği kabul edilen hal. Bak. " near collision"
- not to miss
- kaçırmamak
- we miss you so much
- sizi çok özledik