Tom duvarın dibine yığıldı, bitmiş ve zavallı olarak.
- Tom slumped against the wall, exhausted and miserable.
Zavallı bir durumdayız.
- We're in a miserable situation.
Ondan dolayı, o sefil bir hayat yaşadı.
- Because of her, he lived a miserable life.
Şimdi bunun hakkında düşündüğüm zaman, bizim aile çok sefil bir hayat yaşadı.
- When I think about it now, our family lived a very miserable life.
Bu perişan eski kilise ülkemizdeki en eski yapıdır.
- This miserable old church is the oldest building in our country.
Kate Chris'e baktı ve sonra onu görmezden geldi, bu onu perişan etti.
- Kate glanced at Chris and then ignored him, making him feel miserable.
Tom parktaki bankta oturuyor, berbat görünüyor.
- Tom is sitting on a park bench, looking miserable.
Sana ne oldu? Berbat görünüyorsun.
- What happened to you? You look miserable.
Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
- The experiment resulted in a miserable failure.
Hava dün çok kötüydü.
- The weather was miserable yesterday.
O zengin ama çok mutsuz.
- She's rich but miserable.
Tom biraz mutsuz görünüyor.
- Tom looks a little miserable.
Tom mutsuz olduğunu söyledi.
- Tom said that he was miserable.
Deney çok kötü bir başarısızlıkla sonuçlandı.
- The experiment resulted in a miserable failure.
Hava dün çok kötüydü.
- The weather was miserable yesterday.
He's O.K. at some sports, like tennis, but he's just miserable at football.
The secret of being miserable is to have the leisure to bother about whether you are happy or not. The cure is occupation.