Çocuğun yüzünde yaramaz bir sırıtma vardı.
- The boy had a mischievous smirk on his face.
Yaramaz oğul, babasını sevdi.
- The mischievous son loved his dad.
Çocuklara göz kulak ol, onlar afacan.
- Keep an eye on the boys. They're mischievous.
Tom Mary'ye afacan bir gülümseme verdi.
- Tom gave Mary a mischievous smile.
Tom haylaz bir oğlan.
- Tom is a mischievous boy.
Tom haylaz bir ruh hali içinde.
- Tom is in a mischievous mood.
Muzip küçük çocuk, babasını çok sevdi.
- The mischievous little boy loved his dad very much.
Matthew had a twin brother called Edward, who was always mischievous and badly behaved.