Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
- Its surface was as flat as a mirror.
Ayna parçaları zemin üzerinde dağıldı.
- Fragments of the mirror were scattered on the floor.
Aynada yansımamı gördüm.
- I saw my reflection in the mirror.
Tom aynadaki yansımasına baktı.
- Tom looked at his reflection in the mirror.
Tablo, aynanın önünde saçlarını tarayan genç bir kadını gösteriyor.
- The painting shows a young woman combing her hair before a mirror.
Bu şekil ham petrol ithalatının azaldığının bir göstergesidir.
- This figure is a mirror of the decrease in imports of crude oil.
Tom aynadaki yansımasına baktı.
- Tom stared at his reflection in the mirror.
Tom aynada kendi yansımasını gördü.
- Tom saw his reflection in the mirror.
Ben senin ışığını yansıtan bir ayna gibiyim.
- I am like a mirror reflecting your light.
Bir ayna ışığı yansıtır.
- A mirror reflects light.
The basic current mirror can also be implemented using transistors.
Onun konuşması duman ve aynalardan başka bir şey değildir.
- His talk is nothing but smoke and mirrors.
Gözlerimiz gerçek değilse aynalar nasıl gerçek olabilir?
- How can mirrors be real if our eyes aren't real?
Tom aynalı güneş gözlüğü ve ve siyah bir beyzbol şapkası takıyordu.
- Tom was wearing mirrored sunglasses and a black baseball cap.
The trainee interviews a client in a one-way mirror room or in front of a video camera while being observed by the supervisor, who guides the therapy by telephoning suggestions or bringing the trainee out for discussion. — Learning and Teaching Therapy by Jay Haley.
I could see the dog running behind me in my wing mirror, but couldn't do anything about it.
observation mirror, driving mirror, rear mirror.
... up a wall screen, and say, "Mirror, mirror on the wall, who's available tonight?" The ...