Sonbahar uzun ve ılımandı.
- The autumn was long and mild.
Japonya, ılıman bir iklime sahiptir.
- Japan has a mild climate.
Hafif bir baş ağrım var.
- I have a mild headache.
Tayvan yemeği, Hint yemeğinden daha hafiftir.
- Taiwanese food is milder than Indian food.
Genelde, İngiltere'de iklim yumuşaktır.
- Generally speaking, the climate in England is mild.
İngiltere'nin iklimi İskoçya'nınkinden daha yumuşaktır.
- The climate of England is milder than that of Scotland.
Onun ılımlı bir doğası var.
- He has a mild nature.
Geçen yıl ılımlı bir kış geçirdik.
- We had a mild winter last year.
Tom sadece biraz ilgili görünüyor.
- Tom only looks mildly interested.
Tom biraz ilgili görünüyor.
- Tom seems mildly interested.
Bu yıl ılık bir kış geçirdik.
- We're having a mild winter.
Hafifçe bir hayal kırıklığına uğradım.
- I was mildly disappointed.
Tom sadece biraz ilgili görünüyor.
- Tom only looks mildly interested.
Tom biraz ilgili görünüyor.
- Tom seems mildly interested.
Buradaki iklim Tokyo'dakinden daha ılıman.
- The climate here is milder than that of Tokyo.
Japonya'da iklim İngiltere'dekinden daha ılımandır.
- The climate in Japan is milder than in England.
Adore him as a mild and merciful Being. -Rogers.
a mildly amusing joke.