meydancı

listen to the pronunciation of meydancı
Türkçe - İngilizce
baseman
(kriket) fielder
fieldsman
prisoner who does various menial tasks for his fellow prisoners for a recompense
sweeper (a cleaner who keeps a courtyard or garden swept clean)
meydan
{i} square

We went for a walk in the square. - Meydanda bir yürüyüşe çıktık.

There are many pigeons in the City Square. - Şehir meydanında çok sayıda güvercin vardır.

meydan
(Havacılık) aerodrome
meydan
opportunity
meydan
occasion
meydan
yard
meydan
open
meydan
(Kimya) area
meydan
concourse
meydan
place

A traffic accident took place this morning. - Bu sabah bir trafik kazası meydana geldi.

When did the accident take place? - Kaza ne zaman meydana geldi?

meydan
piazza

Saint Peter's square, or the Piazza San Pietro, is located in front of St. Peter's Basilica in the Vatican. - Aziz Petrus meydanı, ya da Piazza San Pietro, Vatikan'daki Aziz Petrus Bazilikasının önünde yer almaktadır.

meydan
clearing
meydan
room

Everyone in the room was stunned by what happened. - Odadaki herkes ne meydana geldiğiyle ilgili sersemledi.

meydan
circus
meydan
range
meydan
plaza

The well is in the middle of this plaza. - Kuyu, bu meydanın ortasındadır.

meydan
aerodromes
meydan
defied

They defied the laws of the king. - Onlar kralın yasalarına meydan okudular.

meydan
Sufism the universe
meydan
arena
meydan
esplanade
meydan
square, circus; arena, ring, ground; field; opportunity, occasion, possibility
meydan
open space
meydan
section of a Bektashi or Mevlevi lodge in which the dervishes perform the religious ceremonies
meydan
agora
meydan
maidan
meydan
arena; ring
meydan
common
meydan
(a) wide, flat, open, outside area; open space; (public) square
meydan
opportunity, occasion; possibility
meydan
theater
Türkçe - Türkçe
Mevlevi tekkelerinde konukları karşılayan, meydanı açan, Mevlevi raksını düzenleyen tarikat adamı
Hapishane koğuşlarında ayak işlerini gören kimse: "O kimseyi beklemezdi, böyle olduğu hâlde meydancılar birini çağırmaya geldikleri zaman, kalbi şiddetli şiddetli çarpmağa başlardı."- S. Derviş
Hapishane koğuşlarında ayak işlerini gören kimse
Avlu, bahçe gibi yerleri süpürüp temizleyen hizmetli
Mevlevî tekkelerinde konukları, Mevlevîleri karşılayan, meydanı açan, Mevlevî raksını düzenleyen tarikat adamı
MEYDAN
(Osmanlı Dönemi) Etrafı çevrilmiş, üstü açık geniş yer
MEYDAN
(Osmanlı Dönemi) Geniş yer
MEYDAN
(Osmanlı Dönemi) Arsa
meydan
Ayin yapılan yer
meydan
Alan, saha
meydan
Saz şairlerinin karşılıklı saz çalıp söyleştikleri alan
meydan
Bulunulan yer ve çevresi, ortalık: "Kileri kilitlemezdi, paraları meydanda dururdu."- Ö. Seyfettin
meydan
Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri
meydan
Bulunulan yer ve çevresi, ortalık
meydan
Yarışma, eğlence veya karşılaşma yeri: "Şehir kapılarının önündeki meydanlarda davul zurna çalınıyor, cirit, bar oynanıyordu."- A. H. Tanpınar
meydan
Adana'nın Aladağ ilçesinde yayla
meydan
Mevlevi tekkelerinde ayin yapılan yer
meydan
Alan, saha: "Yüz binlerce asker sokakları, meydanları, kırları dolduruyordu."- Ö. Seyfettin
meydan
Fırsat, imkân veya vakit
meydancı