Onun öğretim yöntemleri alışılmışın hayli dışında.
- His teaching methods are highly unorthodox.
Birçok yabancı dil öğretmeninin sorunu şu ki, onlar öğretim yöntemlerinde yeni teknolojilere hak ettikleri değeri vermiyorlar.
- The problem with many language teachers is that they underrate new technologies in their teaching methods.
Çek birine para ödeme yöntemidir.
- A check is a method of paying money to somebody.
O, yeni yöntemi benimsedi.
- He adopted the new method.
Bu gelmiş geçmiş en iyi metottur.
- This is by far the best method.
O metotlarında zamanın gerisindedir.
- He's behind the times in his methods.
Onun sonunda konuşma sanatı ve mantık ile ilgili , Socrates metodunda herhangi bir anlaşmazlık örneği ile biten ikincisinin sonunda iki küçük skeç vardı.
- The end of which there were two little sketches of rhetoric and logic, the latter finishing with a specimen of a dispute in the Socratic method.
Senin metodlarınla hiçbir şekilde aynı fikirde değilim.
- I don't agree with your methods at all.
Tarih yazmak, geçmişten kurtulmanın bir yoludur.
- Writing up history is a method of getting rid of the past.
Tom düzenli, değil mi?
- Tom is methodical, isn't he?
Tom düzenli olarak çalışır.
- Tom works methodically.