meselen

listen to the pronunciation of meselen
Türkçe - İngilizce
issue of
mesele
matter

I don't want to be involved in that matter. - O meseleye karıştırılmak istemiyorum.

We had no choice but to leave the matter to him. - Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.

mesele
problem

We're going to discuss the problem tomorrow. - Meseleyi yarın tartışacağız.

That's a First World problem. - O bir Birinci Dünya meselesidir.

mesele
issue

Publication of this month's issue will probably be delayed one week. - Bu ayın meselesinin yayımlaması olasılıkla gelecek haftaya ertelenecek.

Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents? - The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?

mesele
affair

Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet. - Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.

There was an air of mystery about the whole affair. - Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.

mesele
chose
mesele
concern

The matter does not concern me. - Mesele beni ilgilendirmiyor.

It was clear that she was not concerned with the matter. - Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.

mesele
cause

The question is who caused the accident. - Mesele kazaya kimin neden olduğu.

Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you. - Lütfen bu meselenin neden olduğu sorun için özürlerimizi kabul edin.

mesele
puzzle
mesele
subject matter
mesele
crux

That's the crux of the matter. - Meselenin püf noktası odur.

mesele
hangup
mesele
shebang
mesele
business

Tom is scrupulous in matters of business. - Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.

mesele
proposition
mesele
point

There is no point arguing about the matter. - Mesele hakkında tartışmanın hiçbir anlamı yok.

I think you're missing the point. - Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsun.

mesele
question

It's a question of life or death. - Bu bir ölüm kalım meselesi.

To be or not to be, that is the question. - Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.

mesele
problem, question, matter, issue, affair, case
mesele
res

I hope this matter is resolved quickly. - Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.

mesele
topic
mesele
(Hukuk) case

As far as I know, this is not the case. - Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.

mesele
questlon
mesele
affaire
Türkçe - Türkçe
(Osmanlı Dönemi) Misâl ve örnek olarak. Söz gelişi. Mesel
MESELE
(Osmanlı Dönemi) Gölgelik
mesele
Problem
mesele
Sorun: "Nevin meseleyi derhâl anlayarak kapıya geldi, arabacıya seslendi."- P. Safa
mesele
Güç iş
mesele
Güç iş: "Bunların Fransızcasını sökmek bir mesele, manalarını sökmek ikinci bir meseledir."- R. N. Güntekin
mesele
(Osmanlı Dönemi) düşünülüp halledilecek iş ve husus, ehemmiyetli iş; problem
mesele
Sorun
meselen