You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
I don't want to be involved in that matter.
- O meseleye karıştırılmak istemiyorum.
This problem is a real challenge.
- Bu mesele gerçek bir sorundur.
That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya meselesidir.
The real issue is how to prevent the disease.
- Gerçek mesele hastalığın nasıl önleneceğidir.
Publication of this month's issue will probably be delayed one week.
- Bu ayın meselesinin yayımlaması olasılıkla gelecek haftaya ertelenecek.
There was an air of mystery about the whole affair.
- Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
This whole affair is giving me a headache.
- Bütün bu mesele bana bir baş ağrısı veriyor.
It was clear that she was not concerned with the matter.
- Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
It's a matter that concerns all of us.
- Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
That's not really the point.
- O gerçekten mesele değil.
I think you're missing the point.
- Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsunuz.
The question was discussed in detail.
- Mesele derinlemesine tartışıldı.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.