I don't want to be involved in that matter.
- O meseleye karıştırılmak istemiyorum.
We had no choice but to leave the matter to him.
- Meseleyi ona bırakmaktan başka çaremiz yoktu.
That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya meselesidir.
This is the problem we should work on first.
- Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Publication of this month's issue will probably be delayed one week.
- Bu ayın meselesinin yayımlaması olasılıkla gelecek haftaya ertelenecek.
There was an air of mystery about the whole affair.
- Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
Uncut footage of the governor's affair has surfaced on the Internet.
- Vali meselesinin kesintisiz görüntüleri internette ortaya çıktı.
It's a matter that concerns all of us.
- Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
This matter doesn't concern you.
- Bu mesele seni ilgilendirmiyor.
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
That's really not the point, is it?
- Mesele gerçekten o değil, değil mi?
There is no point arguing about the matter.
- Mesele hakkında tartışmanın hiçbir anlamı yok.
It's a question of life or death.
- Bu bir ölüm kalım meselesi.
The question is who caused the accident.
- Mesele kazaya kimin neden olduğu.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.