You must bring home to him the importance of the matter.
- Meselenin önemini ona iyice anlatmalısın.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
That's a First World problem.
- O bir Birinci Dünya meselesidir.
This is the problem we should work on first.
- Bu evvela üzerinde çalışmamız iktiza eden meseledir.
We have to grasp this issue.
- Bu meseleyi anlamak zorundayız.
Speaking of religious matters is a delicate issue.
- Dini meseleler hakkında konuşmak hassas bir mevzudur.
I am not concerned with the affair.
- Ben mesele ile ilgili değilim.
There was an air of mystery about the whole affair.
- Bütün mesele hakkında gizemli bir hava vardı.
It was clear that she was not concerned with the matter.
- Onun mesele ile ilgilenmediği açıktı.
It's a matter that concerns all of us.
- Bu hepimizi ilgilendiren bir mesele.
They accused him of being in the classroom in order to cause trouble.
- Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.
Please accept our apologies for the trouble this matter has caused you.
- Lütfen bu meselenin neden olduğu sorun için özürlerimizi kabul edin.
That's the crux of the matter.
- Meselenin püf noktası odur.
Tom is scrupulous in matters of business.
- Tom iş meselelerinde vicdanlıdır.
That's not really the point.
- O gerçekten mesele değil.
I think you're missing the point.
- Bence asıl meseleyi gözden kaçırıyorsunuz.
The question was discussed in detail.
- Mesele derinlemesine tartışıldı.
To be or not to be, that is the question.
- Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu.
I hope this matter is resolved quickly.
- Bu meselenin hızla çözüleceğini umuyorum.
As far as I know, this is not the case.
- Bildiğim kadarıyla mesele bu değil.