He is used to walking long distances.
- O uzun mesafe yürümeye alışkın.
The school is within walking distance of my house.
- Okul evimin yürüme mesafesi içerisindedir.
He fired at point blank range.
- O, çok kısa mesafeden ateş etti.
Layla shot Sami at close range.
- Leyla yakın mesafeden Sami'yi vurdu.
Tom is cold, distant and arrogant.
- Tom soğukkanlı, mesafeli ve kibirli.
This did not satisfy Mary, and the relationship between them became more distant.
- Bu, Mary'yi tatmin etmedi, onlar arasındaki ilişki daha mesafeli oldu.
The station is a little way off.
- İstasyon az bir mesafede.
We've come a long way since then.
- O zamandan beri büyük mesafe kaydettik.
The individual stars in a constellation may appear to be very close to each other, but in fact they can be separated by huge distances in space and have no real connection to each other at all.
- Bir takım yıldızındaki bireysel yıldızlar birbirlerine çok yakın görünebilir fakat aslında onlar uzayda büyük mesafelerle ayrılabilir ve birbirleriyle hiç gerçek bağlantısı yoktur.
The effect of gravity extends from each object out into space in all directions, and for an infinite distance.
- Yer çekimi etkisi her nesneden uzaya doğru her yönde ve sonsuz bir mesafede uzanır.