She's curious to find out who sent the flowers.
- O, çiçekleri kimin gönderdiğini bulmak için meraklıdır.
Meg is curious to know everything about Japan.
- Meg Japonya hakkında her şeyi bilmeye meraklı.
Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.
- Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
Curiosity killed the cat.
- Fazla merak iyi değildir.
Don't worry. It's OK.
- Merak etmeyin. Tamam.
Don't worry. You can confide in me.
- Merak etme. Bana güvenebilirsin.
Tom looks inquisitive.
- Tom meraklı görünüyor.
My daughter is a communicative and inquisitive girl.
- Kızım iletişim kuran ve meraklı bir kızdır.
Ania is interested in computers.
- Ania bilgisayarlara meraklıdır.
I'm always interested in reading his column.
- Her zaman onun makalesini okumaya meraklıyım.
Magdalena is interested in geography.
- Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
Ania is interested in computers.
- Ania bilgisayarlara meraklıdır.
I didn't mean to be nosy.
- Ben meraklı olmak istemedim.
Tom said that Mary was nosy.
- Tom Mary'nin meraklı olduğunu söyledi.
Your friends are really concerned about your health.
- Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.
I wonder who that girl is.
- Şu kızın kim olduğunu merak ediyorum.
He will be wondering what we are doing.
- Ne yaptığımızı merak ediyor olacak.
He is not very keen on coming tomorrow.
- Yarın gelmeye çok meraklı değil.
Ania is interested in computers.
- Ania bilgisayarlara meraklıdır.
Magdalena is interested in geography.
- Magdalena coğrafyaya meraklıdır.
Tom says I'm too nosey.
- Tom fazla meraklı olduğumu söylüyor.
He is not very keen on coming tomorrow.
- Yarın gelmeye çok meraklı değil.
He has a great fancy for travelling.
- Onun seyahat için büyük bir merakı var.
I am fond of Australian food.
- Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
I am fond of the cinema.
- Ben sinema meraklısıyım.
I have no special talents. I am only passionately curious.
- Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.
She wondered how his lips would taste.
- O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.
This popcorn tastes stale. I wonder when it was popped.
- Bu patlamış mısırların tadı bayat. Ne zaman yapıldıklarını merak ediyorum.
Fadil became interested in Islam.
- Fadıl, İslam'a merak sardı.
I am curious about Japanese culture.
- Japon kültürünü merak ediyorum.
Tom is a model railroad hobbyist.
- Tom model demiryolu meraklısı.
Tom calls himself a hobbyist.
- Tom kendine meraklı diyor.
My sister is fond of music.
- Kız kardeşim müziğe meraklıdır.
I am fond of Australian food.
- Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.
Tom calls himself a hobbyist.
- Tom kendine meraklı diyor.
Tom is a model railroad hobbyist.
- Tom model demiryolu meraklısı.
I wonder if Tom and I can take care of ourselves.
- Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.
I wonder if you have ever really cared for me.
- Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
She looked quizzically at him.
- O meraklı meraklı ona baktı.