meraklılar

listen to the pronunciation of meraklılar
Türkçe - İngilizce
the fancy
meraklı
curious

Meg is curious to know everything about Japan. - Meg Japonya hakkında her şeyi bilmeye meraklı.

She's curious to find out who sent the flowers. - O, çiçekleri kimin gönderdiğini bulmak için meraklıdır.

merak
{i} curiosity

Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity. - Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.

Her story excited curiosity in the children. - Onun hikayesi çocuklarda merak uyandırdı.

merak
worry

Don't worry. They will be supervised. - Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.

Don't worry. You can confide in me. - Merak etme. Bana güvenebilirsin.

meraklı
inquisitive

Tom looks inquisitive. - Tom meraklı görünüyor.

My daughter is a communicative and inquisitive girl. - Kızım iletişim kuran ve meraklı bir kızdır.

meraklı
{s} interested

Magdalena is interested in geography. - Magdalena coğrafyaya meraklıdır.

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

merak
{i} interest

Ania is interested in computers. - Ania bilgisayarlara meraklıdır.

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

meraklı
nosy

I didn't mean to be nosy. - Ben meraklı olmak istemedim.

They're awfully nosy. - Onların her ikisi de son derece meraklı.

merak
{i} concern

Your friends are really concerned about your health. - Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.

merak
wonder

He will be wondering what we are doing. - Ne yaptığımızı merak ediyor olacak.

I wonder who that girl is. - Şu kızın kim olduğunu merak ediyorum.

merak
{i} whim
meraklı
keen on

He is not very keen on coming tomorrow. - Yarın gelmeye çok meraklı değil.

meraklı
interested in

Piotr is interested in soccer. - Piotr futbola meraklıdır.

I'm always interested in reading his column. - Her zaman onun makalesini okumaya meraklıyım.

meraklı
nosey

Tom says I'm too nosey. - Tom fazla meraklı olduğumu söylüyor.

meraklı
{s} keen

He is not very keen on coming tomorrow. - Yarın gelmeye çok meraklı değil.

merak
{i} fancy

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

meraklı
enthusiastic
merak
great interest
merak
keenness
merak
maggot
merak
fond

I am fond of Australian food. - Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.

My sister is fond of music. - Kız kardeşim müziğe meraklıdır.

merak
foible
merak
passion

I have no special talents. I am only passionately curious. - Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.

merak
(Argo) kick
merak
fuss
merak
espial
merak
mania
merak
relish
merak
taste

She wondered what his lips would taste like. - O, onun dudaklarının nasıl tad alacağını merak ediyordu?

He was curious about how it would taste, so he took a small bite. - Onun tadının nasıl olacağı hakkında meraklıydı, bu yüzden küçük bir ısırık aldı.

merak
conceive
meraklı
peevish
meraklı
interesting
meraklı
meticulous
meraklı
fiend
meraklı
gripping
meraklı
(Gıda) connoisseur
meraklı
head
merak
fad

Fadil became interested in Islam. - Fadıl, İslam'a merak sardı.

merak
solicitude
merak
cult

I am curious about Japanese culture. - Japon kültürünü merak ediyorum.

merak
inquietude
meraklı
unquiet
meraklı
awestruck
meraklı
rubberneck
meraklı
hooked
meraklı
whimsical
meraklı
hobbyist

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

meraklı
solicitous
meraklı
dabbler
meraklı
anxious
meraklı
searching
meraklı
nosy parker
meraklı
troubled
merak
wondered about
merak
be wondering
meraklı
sneezy
meraklı
fond

I am fond of the cinema. - Ben sinema meraklısıyım.

My sister is fond of music. - Kız kardeşim müziğe meraklıdır.

meraklı
{s} addicted
merak
sensation
merak
hobby

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

merak
great interest in, great liking for; passion for (something)
merak
disquiet
merak
anxiety, worry
merak
wonderment
merak
disquietude
merak
being particular or fastidious about
merak
care

I wonder if Tom and I can take care of ourselves. - Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.

I wonder if you have ever really cared for me. - Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.

merak
curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
merak
bug
merak
avocation
merak
anxiety
merak
crotchet
merak
missile
meraklı
snoop; amateur; fancier
meraklı
anxious, inclined to worry
meraklı
very fond of, having a great interest in (something)
meraklı
snoopy
meraklı
prying
meraklı
given to
meraklı
addict
meraklı
splenetic
meraklı
hipped
meraklı
enthusiastic follower
meraklı
curious, inquisitive, nosey, nosy; keen (on), interested (in); interesting, gripping, piquant; meticulous, peevish; anxious, solicitous; fan, buff , Nosey Parker
meraklı
quizzical

She looked quizzically at him. - O meraklı meraklı ona baktı.

meraklı
devotee
meraklı
curious, inquisitive, inquiring
meraklı
hipped on
meraklı
curious person
meraklı
particular, scrupulous, or exacting (about)
meraklı
inquiring
meraklı
inquisitorial
meraklı
buff
meraklı
quidnunc
meraklı
freak; splenetic
meraklı
aficionado
meraklı
juicy
meraklı
{i} freak
meraklı
{i} snoop
meraklı
{i} amateur
meraklı
visionary
meraklı
{i} fancier
meraklı
{i} lover
meraklı
persnickety
meraklı
{i} bug
meraklı
{i} hound
meraklı
crotchet
Türkçe - Türkçe

meraklılar teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek: "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım."- H. Taner
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.(... Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir. L.)
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Dalgınlık. Kara sevdâ
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük
Merak
(Osmanlı Dönemi) BESS
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır."- R. N. Güntekin
merak
Kaygı, tasa
merak
Düşkünlük, heves
merak
öğrenme isteği
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği
merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
meraklı
Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis: "Büyük kapının önünde binlerce meraklı birikmişti."- H. Taner
meraklı
Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan kimse: "Sedef ve gümüş kakmalı bıçaklara, revolverlere meraklıydı."- Y. K. Beyatlı
meraklı
Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan kimse
meraklı
Titiz
meraklı
Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan kimse
meraklı
Kaygılı
meraklı
Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, mütecessis
meraklı
Titiz: "Rakım Bey yaşlı, ak saçlı, temizlik meraklısı, temizlik mütehassısı bir adamdı."- A. Ş. Hisar
meraklılar