meraklıdır

listen to the pronunciation of meraklıdır
Türkçe - İngilizce
curious
Inquisitive; tending to ask questions, investigate, or explore

Young children are naturally curious about the world and everything in it.

Prompted by curiosity

But he to shift their curious request, / Gan causen, why she could not come in place .

unusual; odd; out of the ordinary; bizarre

The platypus is a curious creature, with fur like a mammal and a beak like a bird.

Fastidious, particular; demanding a high standard of excellence, difficult to satisfy

But departing thence, when we found no houses, we were not curious in any weather, to lie 3 or 4 nights together upon any shore under the trees by a good fire.

{a} inquisitive, nice, neat, exact, rare
If you are curious about something, you are interested in it and want to know more about it. Steve was intensely curious about the world I came from a group of curious villagers. = inquisitive + curiously cu·ri·ous·ly The woman in the shop had looked at them curiously
beyond or deviating from the usual or expected; "a curious hybrid accent"; "her speech has a funny twang"; "they have some funny ideas about war"; "had an odd name"; "the peculiar aromatic odor of cloves"; "something definitely queer about this town"; "what a rum fellow"; "singular behavior"
having curiosity aroused; eagerly interested in learning more; "a trap door that made me curious"
{s} inquisitive, desiring to know and understand anything; odd, strange; rare
Difficult to please or satisfy; solicitous to be correct; careful; scrupulous; nice; exact
eager to investigate and learn or learn more (sometimes about others' concerns); "a curious child is a teacher's delight"; "a trap door that made me curious"; "curious investigators"; "traffic was slowed by curious rubberneckers"; "curious about the neighbor's doings"
If you describe something as curious, you mean that it is unusual or difficult to understand. The pageant promises to be a curious mixture of the ancient and modern The naval high command's response to these developments is rather curious. = odd, peculiar + curiously cu·ri·ous·ly Harry was curiously silent through all this
Exciting attention or inquiry; awakening surprise; inviting and rewarding inquisitiveness; not simple or plain; strange; rare
Exhibiting care or nicety; artfully constructed; elaborate; wrought with elegance or skill
Careful or anxious to learn; eager for knowledge; given to research or inquiry; habitually inquisitive; prying; sometimes with after or of
having curiosity aroused; eagerly interested in learning more; "a trap door that made me curious
merak
{i} curiosity

His story excited everyone's curiosity. - Onun hikayesi herkesin merakını uyandırdı.

Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity. - Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.

merak
worry

Don't worry. You can confide in me. - Merak etme. Bana güvenebilirsin.

Don't worry. They will be supervised. - Sen merak etme. Başlarında nezaretçi bulunacak.

merak
{i} interest

Tom wondered why many people in America think that baseball is more interesting to watch than soccer. - Tom Amerika'daki birçok insanın niçin beyzbolun futboldan daha ilginç olduğunu düşündüklerini merak etti.

My interest is in the future because I'm going to spend the rest of my life there. - Merakım gelecekte çünkü hayatımın geri kalanını orada geçireceğim.

merak
{i} concern

Your friends are really concerned about your health. - Arkadaşların senin sağlığını gerçekten merak ediyorlar.

merak
wonder

Tom wonders if it's true. - Tom, bunun doğru olup olmadığını merak ediyor.

I wonder who that girl is. - O kızın kim olduğunu merak ediyorum.

merak
{i} whim
merak
{i} fancy

He has a great fancy for travelling. - Onun seyahat için büyük bir merakı var.

merak
great interest
merak
keenness
merak
maggot
merak
fond

I am fond of the cinema. - Ben sinema meraklısıyım.

I am fond of Australian food. - Avusturalya yemeklerine çok meraklıyımdır.

merak
foible
merak
passion

I have no special talents. I am only passionately curious. - Ben özel yetenekleri yok. Ben sadece tutkuyla meraklıyım.

merak
(Argo) kick
merak
fuss
merak
espial
merak
mania
merak
relish
merak
taste

She wondered how his lips would taste. - O, dudaklarının nasıl tat alacağını merak ediyordu.

This popcorn tastes stale. I wonder when it was popped. - Bu patlamış mısırların tadı bayat. Ne zaman yapıldıklarını merak ediyorum.

merak
conceive
merak
fad

Fadil became interested in Islam. - Fadıl, İslam'a merak sardı.

merak
solicitude
merak
cult

I am curious about Japanese culture. - Japon kültürünü merak ediyorum.

merak
inquietude
merak
wondered about
merak
be wondering
merak
sensation
merak
hobby

Tom calls himself a hobbyist. - Tom kendine meraklı diyor.

Tom is a model railroad hobbyist. - Tom model demiryolu meraklısı.

merak
great interest in, great liking for; passion for (something)
merak
disquiet
merak
anxiety, worry
merak
wonderment
merak
disquietude
merak
being particular or fastidious about
merak
care

I wonder if Tom and I can take care of ourselves. - Tom ve benim kendimize bakabilip bakamayacağımızı merak ediyorum.

I wonder if you have ever really cared for me. - Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.

merak
curiosity; great interest, concern, passion; anxiety, solicitude, worry
merak
bug
merak
avocation
merak
anxiety
merak
crotchet
merak
missile
Türkçe - Türkçe

meraklıdır teriminin Türkçe Türkçe sözlükte anlamı

merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek: "Ona bu merak nereden, nasıl, niçin, ne zaman illet olmuştur diye az kafa yormadım."- H. Taner
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Kuruntu, telâş. İç sıkıntısı. İç darlığı.(... Merak, hastalığı ziyade ettiği gibi hikmet-i İlâhiyeyi ittiham ve rahmet-i İlâhiyeyi tenkid ve Hâlik-ı Rahiminden şekva hükmünde olduğu için aksi maksadiyle tokad yer, hastalığı ziyadeleşir. L.)
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Dalgınlık. Kara sevdâ
MERAK
(Osmanlı Dönemi) Bir şeyi öğrenmek istemek. Çok şiddetli arzu. Heves. Düşkünlük
Merak
(Osmanlı Dönemi) BESS
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği: "Öteden beri güzel giyinmeye, güzel konuşmaya merakım vardır."- R. N. Güntekin
merak
Kaygı, tasa
merak
Düşkünlük, heves
merak
öğrenme isteği
merak
Bir şeyi edinmek, yapmak, bir şeyle uğraşmak isteği
merak
Bir şeyi anlamak veya öğrenmek için duyulan istek
meraklıdır