I asked for a menu of fried rice in a ramen shop.
- Ben bir Japon yemeği dükkanında bir kızarmış pirinç menüsü istedim.
Sami gave Layla the breakfast menu.
- Sami, Leyla'ya kahvaltı menüsünü verdi.
Tom makes a lot of money translating menus for restaurants.
- Tom restoranlar için menüleri çevirerek çok para kazanır.
Tom didn't need to look at the menu because he'd been to that restaurant many times before.
- Tom'un menüye bakmasına gerek yoktu çünkü daha önce o restoranda defalarca bulunmuştu.