Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
O sizinle karşılaşmak için hevesliydi.
- He was anxious to meet you.
Yolda onunla karşılaşmaktan kaçındı.
- He avoided meeting her on the way.
Babamı karşılamak için havaalanına gittim.
- I went to the airport to meet with my father.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Herkes seninle tanışmak istiyor.Sen ünlüsün!
- Everyone wants to meet you. You're famous!
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- It's Tom I want to meet.
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Boston'a gelmemin nedeni, evlenmeyi umduğum kadına rastlamaktır.
- The reason I came to Boston is to meet the woman I hope to marry.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Yarın atletik yarışmaya katılmamız gerekiyor.
- We are supposed to take part in the athletic meet tomorrow.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Tom seninle bir miting yapmak ister.
- Tom wants to have a meeting with you.
Tom geçimini yapmak için çabaladı.
- Tom struggled to make ends meet.
Biriyle ilk defa karşılaştığında,konuşmayı hafif sürdür.
- When meeting a person for the first time, keep the conversation light.
Her zamanki saatte seni karşılayacağım.
- I'll meet you at the usual time.
Toplantılar için oda uygun olacak mı?
- Will the room be available for the meetings?
Toplantımız için uygun zaman bulabilir misin?
- Can you find suitable time for our meeting?
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Ben sizinle karşılamaya can atıyorum.
- I've been anxious to meet you.
Dünyanın pek çok yerinde, herkesin ihtiyaçlarını karşılamak için yeterli yiyecek yoktur.
- In many parts of the world, there is not enough food to meet everyone's needs.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
O, atletizm karşılaşmasına katıldı.
- He took part in the athletic meeting.
Atletik karşılaşma yağmur dolayısıyla ertelenmişti.
- The athletic meet was postponed due to rain.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.