Meg Tom'la tekrar buluşmaktan mutluydu.
- Meg was happy about meeting Tom again.
Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
- Tom is eager to meet Mary again.
Sanki onun benimle karşılaşmaktan çekindiğini hissettim.
- I felt as if he shrank from meeting me.
Seninle burada karşılaşmak ne şans.
- How lucky to meet you here.
Ne olursa olsun, seni karşılamak için istasyona geleceğim.
- Rain or shine, I will come to meet you at the station.
O dün gece onu karşılamak için söz verdi.
- She promised to meet him last night.
Herkes seninle tanışmak istiyor.Sen ünlüsün!
- Everyone wants to meet you. You're famous!
Bir gün gerçekten başka bir Esperantist ile tanışmak istiyorum.
- I really would like to meet another Esperantist some day...
Ben kısa sürede seninle tekrar görüşmek için sabırsızlanıyorum.
- I look forward to meeting you again soon.
Görüşmek istediğim Tom'dur.
- It's Tom I want to meet.
Sizin gibi hoş insanlara rastlamak enderdir.
- It's rare to meet nice people like you.
Sana rastlamak ne güzel. Ben bir karıncayiyenim.
- Pleased to meet you. I am an anteater.
Atletik yarışma gelecek haftaya kadar ertelendi.
- The athletic meet was put off until next week.
Atletizm yarışması 15 Ekim'de düzenlendi.
- The athletic meet took place on October 15.
Michael geçim yapmak için zor bir süreç geçirdi.
- Michael had a hard time making ends meet.
Bir toplantı yapmak üzereyiz.
- We're about to have a meeting.
Otel beklentilerini karşıladı mı?
- Did that hotel meet your expectations?
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Japonya'da biriyle karşılaştığında başla selamlamak uygundur.
- In Japan, it is proper to bow when you meet someone.
Toplantılar için oda uygun olacak mı?
- Will the room be available for the meetings?
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet him at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- She promised to meet her at the coffee shop.
Biz şirketimizin atletizm karşılamasına katıldık.
- We participated in the athletic meet of our company.
Beni istasyonda karşılamayı unutma.
- Do not forget to meet me at the station.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet her at the coffee shop.
Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
- He promised to meet him at the coffee shop.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
Her durumda, atletik karşılaşma düzenlenecek.
- Rain or shine, the athletic meet will be held.
OK, let's arrange a meet with Tyler and ask him.
And therewythall they spurred their horsys, and mette togydirs so harde that Sir Epynogrys smote downe Sir Dynadan.
Shall we meet at 8 p.m in our favorite chatroom?.
I met with them several times.
The right wing of the car met the column in the garage, leaving a dent.
The forest meets the sea along this part of the coast.
pleased to meet you.
Would you meet her?.
England and Holland will meet in the final.
... they enjoy the opportunity to meet again ...
... However, if we can now meet our grandkids of the year 2100, how would we view them? ...