Sıcaklığını ölçmek istiyoruz.
- We want to measure your temperature.
Halı almadan önce odayı ölçmek zorunda kalacağız.
- We'll have to measure the room before we buy the rug.
Biz trafik kazalarını önlemek için gerekli önlemleri almamız gerekir.
- We must take measures to prevent traffic accidents.
O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
Lütfen ölçünüzü almak için bana izin verin.
- Please allow me to measure you.
Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.
- We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam.
Tom tedbire karşı çıktı.
- Tom opposed the measure.
Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.
- Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
Biz öğrencilerin giriş sınavındaki başarılarından büyük ölçüde sorumluyuz.
- We are, in large measure, responsible for students' success in the entrance exam.
Gabriel Roiter ölçüsünü tanımlamak için daha sezgisel olabilen ikinci bir yol vardır.
- There is a second way to define the Gabriel-Roiter measure which may be more intuitive.
Enflasyonun başka dönemini önlemek için bir önlem olarak, bizim hükümet faiz oranlarını yükseltti.
- As a measure to prevent another period of inflation, our government has jacked up interest rates.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
- You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Acre bir ölçü birimidir; Akra, Gana'nın başkentidir ve Acre, bir Brezilya eyaletidir.
- An acre is a unit of measurement; Accra, the capital of Ghana, and Acre, a Brazilian state.
Tom, inatçı olmasına rağmen, büyük fıçı ölçü birimi yerine, mantıklı olan metrik sistemi değiştirmeyi reddediyordu.
- Tom, stubborn as he was, refused to change to the sensible metric system, preferring to measure volume in hogsheads instead.
Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
- The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
Harvard'ın bilim adamları, çocuk sahibi olan veya olmayan 58 bekâr ve evli erkek tükürüğündeki erkek hormon miktarını ölçtü.
- Harvard scientists have measured the amount of male hormone in the saliva of 58 single and married men with or without children.
Kesin ölçümler gerekli.
- Precise measurements are required.
Ölçümler hassas olmalı.
- The measurements need to be precise.
Pek çok kent yöneticilerinin uyguladığı kemer sıkma politikası son derece sevimsizdir.
- The austerity measures that many city governments have implemented are hugely unpopular.
O sadece beklenen kriterlere uymuyor.
- He just doesn't measure up.
Bilimsel yöntem, ölçülebilir belirsizlikleri açıklar.
- The scientific method accounts for measurable uncertainties.
Depremler nasıl ölçülür?
- How are earthquakes measured?
Hayat aldığımız nefes sayısıyla ölçülmez fakat nefesimizi kesen anlarla ölçülür.
- Life is not measured by the number of breaths we take, but by the moments that take our breath away.
Şu ana kadar ölçülen en küçük mesafe nedir?
- What is the smallest distance ever measured?
Yangın yetersiz tedbirlerle önlenemez.
- Fire cannot be prevented by half measures.
Virüsün daha fazla yayılmasını engellemek için ciddi tedbirler alınmalı.
- Drastic measures must be taken to prevent the further spread of the virus.
O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
Böylesine önlemler gerekli değildi.
- Such measures were not necessary.
Zamanın ölçüsü nedir?
- What are the measures of time?
Bu ağacın etrafı üç metre ölçülür.
- This tree measures three meters around.
O etkin önlemler alamadı.
- He could not take effective measures.
Böylesine önlemler gerekli değildi.
- Such measures were not necessary.
Önleyici tedbirler gerçek tedaviden çok daha etkilidir.
- Preventive measures are much more effective than the actual treatment.
Yangın yetersiz tedbirlerle önlenemez.
- Fire cannot be prevented by half measures.
Hayat aldığımız nefes sayısıyla ölçülmez fakat nefesimizi kesen anlarla ölçülür.
- Life is not measured by the number of breaths we take, but by the moments that take our breath away.
Nehrin derinliğini ölçtük.
- We measured the depth of the river.
Marangoz döşemeyi ölçüyor.
- The carpenter is measuring the floor.
Biz nehrin derinliğini ölçüyoruz.
- ׁWe're measuring the depth of the river.
Marangoz döşemeyi ölçüyor.
- The carpenter is measuring the floor.
Bir hükümetin gayri safi mutluluk ölçme hakkında nasıl hareket edeceğini merak ediyorum.
- I wonder how a government would go about measuring gross national happiness.
Ödünç alabileceğim bir şerit metren var mı?
- Do you have a tape measure I could borrow?
Ölçüsüz korku daima beceriksizce hareket ettirir.
- Measureless fear makes always to act clumsily.
Measuring tape.
Girişim, köylüler için yaşam kalitesini ölçülebilir şekilde artırdı.
- The initiative measurably improved quality of life for the villagers.
Termometre, sıcaklık ölçmek için bir araçtır.
- The thermometer is an instrument for measuring temperature.
Bir hükümetin gayri safi mutluluk ölçme hakkında nasıl hareket edeceğini merak ediyorum.
- I wonder how a government would go about measuring gross national happiness.
He took drastic measures to halt inflation.
Can we this quote? The unwise man never knows the measure of his stomach. — from the Hávamál.
Honesty is the true measure of a man.
Look at Carpenters! . . . In old times it was a proverb Measure twice, and cut once..
Mr. Paz noted that since the onset of the credit crisis, eBay, like other companies, hasn’t been able to measure twice and cut once..
It's a passable substitute, but it will never measure up to the original.
The peck and the bushel are commonly used imperial dry measures.
He tossed in a couple of extra shirts for good measure and closed the suitcase.
He argued in measured tones.
... measure on those bases. ...
... it does on the earth. And we measure it with your cell phone. Your cell phone picks ...