It was a legitimate question.
- Bu meşru bir soruydu.
Which prince is the legitimate heir to the throne?
- Hangi prens tahtın meşru varisi?
It's a legitimate worry.
- Bu meşru bir endişedir.
We consider public libraries a legitimate citizen's right.
- Halk kütüphanelerini meşru bir vatandaşlık hakkı olarak görüyoruz.