Benim ülkemde, şok edici bir düzeyde matematiksel cehalet var.
- In my country, there is a shocking amount of mathematical ignorance.
Takeo matematik problemlerini çözmeye dalmış.
- Takeo is engrossed in solving mathematical problems.
Matematiksel olarak her şey iyi. Ama benim için tamamen muhtemel görünmüyor.
- Mathematically, everything's good. But it seems completely improbable to me.
Newton'un yer çekimi kanunu organların birbirini çekme tarzıyla ilgili birçok bilimsel deney ve gözlemlere dayalı matematiksel bir anlatımdır.
- Newton's law of gravity is a mathematical description of the way bodies are observed to attract one another, based on many scientific experiments and observations.
Anlamadığım matematiksel bir kavram var. Onu bana açıklar mısın?
- There's a mathematical concept that I don't understand. Could you explain it to me?
O, İngilizce öğrettiği kadar matematik de öğretiyor.
- He teaches mathematics as well as English.
Hürriyetin özü matematiktir.
- The essence of liberty is mathematics.
... the mathematical physics of oscillating electric fields and magnetic fields and they are called ...
... in the past, present and future using quantitative data and mathematical models as tools of analysis. ...