Jackson, kaba bir adamdı.
- Jackson was a rough man.
Chris'in kabaca davranması sıradışı idi.
- It was out of the ordinary for Chris to behave so roughly.
Tekne dalgalı denizde şiddetle sallandı.
- The little boat bobbed on the rough sea.
Deniz bugün oldukça dalgalı.
- The sea is pretty rough today.
Fırtınalı denizlerde onu deniz tuttu.
- She become seasick in rough seas.
Kabaca seninle aynı yaştayım.
- I'm roughly the same age as you.
Onun nerede olduğuyla ilgili kabaca bir fikrim var.
- I have a rough idea where it is.
Engebeli arazi yürüyüşçülerin ilerlemesini frenledi.
- The rough terrain checked the progress of the hikers.