John birçok şişe şarap içti.
- John drank many bottles of wine.
O birçok geceyi yıldızlara bakarak geçirdi.
- Many nights did he spend, looking up at the stars.
Konserde çok fazla kişi vardı.
- There were too many people at the concert.
Politik dünyada pek çok düşmanı var.
- He has many enemies in the political world.
Takuboku'nun şiirlerini bir çoğunu ezbere öğrendim.
- I learned many of Takuboku's poems by heart.
Gemide bir yığın fare var.
- There are many rats on the ship.
O bir yığın dil konuşmaz.
- She does not speak many languages.
Bir hayli üyemiz var.
- We have many members.
O, bu sabah bir hayli mektup aldı.
- He received a good many letters this morning.
Bu kabilenin atasal ayinlerinin çoğu zamanla kaybedilmiştir.
- Many of the ancestral rites of this tribe have been lost over time.
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
Odada kaç tane erkek çocuk var?
- How many boys are there in the room?
Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
- I'm happy to see so many friendly faces.
Bu kadar çok ünlü insanlarla tanışabileceğimi bir an bile asla hayal etmedim.
- I never for a moment imagined that I'd be able to meet so many famous people.
İnsanların birçoğu öldü.
- Many of the people died.
Birçoğu sömürgecilik altında uzun süre baskı ve zorluktan çekti.
- Many have long suffered oppression and hardship under colonialism.
Onunla karşılaşmadan önce, Pizzaro adamlarının ve silahlarının çoğunu kasaba yakınında sakladı.
- Before meeting him, Pizzaro hid many of his men and guns near the town.
Çok sayıda misafir vardı-onlardan çoğu bizim öğretmenin sınıf arkadaşları ve arkadaşlarıydı.
- There were many guests - most of them were our teacher's classmates and friends.
Kaç tane çocuğun var?
- How many children do you have?
O otobüs günde kaç kez çalışır?
- How many times a day does that bus run?
Daha önce de buraya çok kez geldim.
- I've been here many times before.
Bu duruma çok kez düştüm.
- I've been in this situation many times.
Onu pek çok defa uyardım ama o, konuşmayı kesmeyecek.
- I warned him many times, but he won't stop talking.
İyi bir yazar metnini pek çok defa yeniden şekillendirip geliştirebilir.
- A good writer can reshape and improve his text many times.
O her hafta yirmi kadar çok sayıda kitap okur.
- He reads as many as twenty books every week.
Bu parkta iki yüz kadar çok sayıda kiraz ağaçları vardır.
- There are as many as two hundred cherry trees in this park.
Tom adlı kaç tane çocuk, sizin sınıfınızdadır?
- How many kids named Tom are in your class?
Tom adlı kaç kişiyi tanıyorsun?
- How many people do you know named Tom?
Bir köpeğin kaç bacağı vardır?
- How many legs does a dog have?
Köpeklerin çoğu yaşıyor.
- Many of the dogs are alive.
Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
- His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
Birçok kere İtalya'da bulundum.
- I've been to Italy many times.
Bazı insanlar bu ülkede çok fazla avukat olduğunu düşünüyorlar.
- Some people think that there are way too many lawyers in this country.
Tom çok fazla defalarca işi kaçırdı.
- Tom has missed work way too many times.
Tom pek çok kelebek topladı.
- Tom has collected a great many butterflies.
Baharda pek çok turist Kyoto'yu ziyaret eder.
- A great many tourists visit Kyoto in spring.
O, üç tane yedi ve yine aynı sayıda yiyebileceğini söyledi.
- He ate three and said he could eat as many again.
Lucy benim sahip olduğum kadar çok sayıda arkadaşa sahip.
- Lucy has as many friends as I do.
Okuyabildiğin kadar çok sayıda kitap okumalısın.
- You should read as many books as you can.
Ne kadar uğraşırsan uğraş, bir gün içinde beş roman gibi çok sayıda kitap okuyamayacaksın.
- Try as you may, you will not be able to read as many as five novels in a day.
Birçok durumda, onu yapmak imkansız.
- In many cases, doing that is impossible.
Many a man died in that battle.
Birçok akarsu üzerinde köprü inşa etmek zorundaydılar.
- They had to build bridges over the many streams.
Tom Mary'yi öldürebilmenin birçok yolunu düşündü.
- Tom thought of the many ways he could kill Mary.
He said he liked you. At least, not in so many words, but that was the idea.
Many are called, but few are chosen.
A great many do not understand this.
There are many different ways to define a word.
The three girl friends were seated on the rocks, enjoying the evening scene and the air which was fresh but not too chilly. Many a time and oft were they wont to come there to that favourite nook to have a cosy chat beside the sparkling waves and discuss matters feminine.
Many happy returns of ye day to us my Dr Love.
Leaning back in the cab, this amateur bloodhound carolled away like a lark while I meditated upon the many-sidedness of the human mind.
I am honored and humbled to stand here, where so many of America's leaders have come before me, and so many will follow.
But the fact of the matter is, there's only so many people we can take, it's time to take Canada over there.
I saw three plays in as many days.
... We are collecting many, many data from many digital systems ...
... The same pages may appear many, many times under ...