Parents aren't rational because love isn't rational.
- Ebeveynler mantıklı değiller, çünkü aşk mantıklı değil.
Man is a rational animal.
- İnsan mantıklı bir hayvandır.
His argument was logical.
- Onun argümanı mantıklı idi.
His view is quite logical.
- Onun görüşü oldukça mantıklı.
I'm supposed to be sensible human.
- Benim mantıklı bir insan olmam gerekiyor.
Tom decided that it wouldn't be sensible to try to cross the old rope bridge.
- Tom eski halat köprüyü geçmeye çalışmanın mantıklı olmayacağına karar verdi.
Tom's hypothesis is plausible.
- Tom'un hipotezi mantıklıdır.
Your hypothesis is plausible.
- Sizin hipotez mantıklı.
Tom will likely be reasonable.
- Tom muhtemelen mantıklı olacaktır.
Tom is likely to be sensible.
- Tom muhtemelen mantıklı olacak.
That just doesn't make sense to me.
- Sadece bana mantıklı gelmiyor.
I just thought Tom might talk some sense into Mary.
- Ben sadece Tom'un Mary ile mantıklı konuşabileceğini düşündüm.
With all due respect, I think they both had valid points.
- Kusura bakmayın ama, onların her ikisinin mantıklı amaçları var.
I'm trying to be reasonable.
- Mantıklı olmaya çalışıyorum.
You should be more reasonable.
- Daha mantıklı olmalısın.
You made a wise choice.
- Mantıklı bir seçim yaptın.
I think that would be wise.
- Sanırım o mantıklı olacaktı.
What is important is that they use their vote judiciously.
- Önemli olan oylarını mantıklı bir şekilde kullanmalarıdır.
What am I supposed to say when he puts it so logically?
- O durumu bu kadar mantıklı bir biçimde ortaya koyarken benim ne demem gerekiyor?
I'm not good at thinking logically.
- Mantıklı düşünmek konusunda iyi değilim.
Logic is obviously your strong point.
- Mantık açıkça senin güçlü noktandır.
That's reversing the logical order of things.
- Bu, şeylerin mantık sırasını ters çevirmedir.
It doesn't have to make sense.
- O mantıklı olmak zorunda değil.
People don't always act rationally.
- İnsanlar her zaman mantıklı bir biçimde hareket etmezler.
People don't always behave rationally.
- İnsanlar her zaman mantıklı bir biçimde davranmaz.
Try and come up with a more reasonable excuse next time.
- Bir dahaki sefere daha mantıklı bir gerekçe bulmayı dene.
She allowed that my offer was reasonable.
- O, benim önerimin mantıklı olduğunu kabul etti.