Onun konuşma tarzını sevmedi.
- He did not like her manner of speech.
Çocuklarını yetiştirme tarzları oldukça farklı.
- Their manner of bringing up their children is extremely unusual.
Tom çok iyi tutuma sahip.
- Tom has very good manners.
Tom'un hiç tutumu yok.
- Tom has no manners at all.
Senin tavırların çok iyi değil.
- Your manners aren't very good.
Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil.
- His manners aren't those of a gentleman.
Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir.
- His manners are not those of a gentleman.
Dr Jackson'ın hastalara karşı iyi bir davranışı var.
- Dr. Jackson has a good bedside manner.
Onun hareket tarzını sevmiyorum.
- I don't like her manner.
Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş.
- Kim is dressed in a very attractive manner.
Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi.
- Phone robbery thwarted in unusual manner.
O, çocuklarını nasıl terbiye ediyor?
- How does he teach his kids manners?
Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir.
- It's bad manners to talk during a concert.
Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.
- I was appalled by her lack of good manners.
Bu kitap Amerika'nın görgü ve gelenekleri üzerinedir.
- This book is on the manners and customs of America.
His upbringing had led him to act in an overly mannered way.
He was extremely bad-mannered and caused offence wherever he went.
He was extremely ill-mannered and caused offence wherever he went.
These people have strange manners.
A well-mannered gentleman always allows others first.