Bazen babamı duşta şarkı söylerken duyuyorum.
- Manchmal höre ich meinen Vater im Bad singen.
Bazen onunla konuşmayı çok özlüyorum.
- Manchmal sehne ich mich sehr danach, mit ihr zu sprechen.
Ara sıra hâlâ benim için ağladığını biliyorum.
- I know that you still cry for me sometimes.
Ara sıra kütüphanede ders çalışır mısın?
- Do you sometimes study in the library?
O bazen işe arabayla gider.
- Sometimes she drives to work.
Bazen onlarla buluşuyoruz.
- We sometimes meet them.
Arasıra bana yaz ve nasıl olduğundan beni haberdar et.
- Write to me sometimes and let me know how you are doing.
Blind people sometimes develop a compensatory ability to sense the proximity of objects around them.
- Blinde entwickeln manchmal eine ausgleichende Fähigkeit, die Nähe der Gegenstände um sie herum zu spüren.
Sometimes I can't help showing emotions.
- Manchmal kann ich es nicht vermeiden, Gefühle zu zeigen.
they detract, scoffe, and raile (saith one), and bark at me on every side; but I, like that Albanian dog sometimes given to Alexander for a present, vindico me ab illis solo contemptu; I lie still, and sleep, vindicate myself by contempt alone.