make whole, perfect; finish

listen to the pronunciation of make whole, perfect; finish
İngilizce - Türkçe

make whole, perfect; finish teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

complete
{f} tamamlamak

Yeni davranış kurallarını ihlâl etmekten yakalanan gençler seyahat özgürlüğü haklarını kaybedecekler, ve bu hakkı geri almak için parasız toplum işini tamamlamak zorunda kalacaklar. - Youths who are caught violating the new rules on behaviour will lose their right to free travel, and will have to complete unpaid community work to earn it back.

En kısa sürede onu tamamlamak zorundayım. - I have to complete it as soon as possible.

complete
{s} tam

Tamamen işine dalmıştı. - He was completely absorbed in his work.

Hepsi bununla tamamlandı. - All is completed with this.

complete
eksiksiz

Sami polislere eksiksiz bir sahte hikaye anlattı. - Sami told cops a complete fake story.

Prosedür doğru ve eksiksiz yürütülmelidir. - The procedure must be executed correctly and completely.

complete
{f} doldurmak
complete
{f} yerine getirmek
complete
{f} tamamla: adj.tamam
complete
{s} tamamı

Amcam hastalığından tamamıyla kurtuldu. - My uncle has completely recovered from his illness.

Asal sayılar hayata benzerler, onlar tamamıyla mantıklıdır ama bütün zamanınızı bu konuyu düşünerek harcasanız dahi belirli bir kural bulmak imkansızdır. - Prime numbers are like life; they are completely logical, but impossible to find the rules for, even if you spend all your time thinking about it.

complete
tam olma hali
complete
completeness bütünlük
complete
bitev
complete
tam, bitirmek, tamamlamak tam
complete
katıksız
complete
tümlemek
complete
(Bilgisayar) tamamlandı

Çalışma neredeyse tamamlandı. - The work has been almost completed.

Binanın iskeleti artık tamamlandı. - The frame of the building is now complete.

complete
tamamlama

Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı. - He needed more time to complete the task.

Projeyi tamamlamak için daha çok zaman ayırmamız gerektiğini söylediğinde Tom'un kesinlikle bir fikri vardı. - Tom certainly had a point when he said we should allow more time to complete the project.

complete
{s} tamamlanmış

Ben gelmeden önce iş tamamlanmıştı. - The work had been completed before I arrived.

Yeni Tokaido Hattı 1964 yılında tamamlanmıştır. - The New Tokaido Line was completed in 1964.

complete
(Bilgisayar) tamamlamak tam
complete
sonunu getirmek
complete
tekmillemek
complete
{s} iyice
İngilizce - İngilizce
{f} complete
make whole, perfect; finish