Onun evde olup olmadığından emin olmalıyım.
- I must make sure whether he is at home or not.
Bir gün hayatın gözlerinin önünde hızla akıp gidecektir. Emin ol, izlemeye değer.
- One day your life will flash before your eyes. Make sure it's worth watching.
Tom Mary'nin iyi zaman geçirdiğinden emin olmak için zahmete katlandı.
- Tom went out of his way to make sure Mary had a good time.
Tom kilitli olduğundan emin olmak için kapısını iki kez kontrol etti.
- Tom double-checked his door to make sure it was locked.
Tom bu tür bir şeyin tekrar olmamasını sağlamak için gücü dahilinde her şeyi yapacağını söyledi.
- Tom promised to do everything within his power to ensure that this kind of thing wouldn't happen again.
Herkes cümlelerin doğru seslendirilmesini ve doğru bir biçimde yazılmasını sağlamak için yardımcı olabilir.
- Everyone can help ensure that sentences sound correct, and are correctly spelled.
Ben zamandan emin olmak istiyorum.
- I'd like to make sure of the time.
Tereddüt etmeden gerçekten emin olmalısın.
- You should make sure of the fact without hesitation.
When you leave, make sure you lock the door behind you.
... But what we want to do is to make sure that, ...
... OBAMA: I do want to make sure that ' I do want to make sure that we just understand ...