Büyük bir çoğunlukla seçimi kazandı.
- He won the election by a large majority.
Protestanlar çoğunlukta idi.
- Protestants were in the majority.
Yeni yasa büyük bir reformdu.
- The new law was a major reform.
Evimin büyük onarımlara ihtiyacı var.
- My house needs major repairs.
Golf sahaları su kirliliğinin başlıca sebeplerinden biridir.
- Golf courses are a major cause of water pollution.
O başlıca şikayetimdi.
- That was my major complaint.
Kuzenim Teddy Fransızcayı üniversitede asıl branş olarak aldı ve bir yıl Paris'te okudu.
- My cousin Teddy majored in French in college and studied in Paris for one year.
Kate asıl branş olarak Almancayı alıyor.
- Kate is majoring in German.
O, gelirinin önemli bir bölümünü gıdaya harcıyor.
- She spends a major part of her income on food.
Kate'e bir filmde önemli bir rol oynama fırsatı verildi.
- Kate has been given an opportunity to play a major role in a movie.
Tom Fransızcayı ana branş olarak seçmeye karar verdi.
- Tom decided to major in French.
Üniversitede ana branş olarak ne seçtin?
- What did you major in at college?
Tom bir müzik majörü değil.
- Tom isn't a music major.
Binbaşı Anderson savaşı durdurmaya hazırdı.
- Major Anderson was ready to stop fighting.
Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.
- Tom is a retired air force major.
Yeni sözleşme sadece yüzde 56'lık bir oy çokluğu ile onaylandı.
- The new contract was ratified by a majority of only 56 percent.
Binbaşı yüzbaşının üstündedir.
- A major is above a captain.
Esas branş olarak hangi konuyu seçtin?
- What subject do you major in?
Esas branşım orta çağ Avrupa tarihidir.
- My major is medieval European history.
This is Major Jones.
I have decided to major in mathematics.
On receiving the news of his promotion, Charles Snodgrass said he was delighted to be entering his majority.
The winner with 53% had a 6% majority over the loser with 47%.
By the time I reached my majority, I had already been around the world twice.
The majority agreed that the new proposal was the best.