Onun esas ilgisi tarihtedir.
- His main interest is in history.
Bizim esas sorunumuz çözümsüz kalır.
- Our main problem remains unsolved.
Tom'un başlıca başarıları nedir?
- What are Tom's main achievements?
Fosil yakıtlar küresel ısınmanın başlıca nedenleridir.
- Fossil fuels are the main causes of global warming.
Asıl sorun ne zaman başlanacağıdır.
- When to start is the main problem.
Para kazanmak hayatındaki asıl amaçtır.
- Making money is his main purpose in life.
İranlılar ana yemeği yoğurt ile yerlerdi.
- Iranians used to eat main meal with yoghurt.
Çeşitli Türk restoranlarında, şiş kebap ana yemektir.
- In various Turkish restaurants, shishkabob is the main food.
Hinduizm Hindistan'daki başlıca dindir.
- Hinduism is the main religion in India.
Japonya'nın başlıca adaları Hokkaido, Shikoku, Honshu ve Kyushu'dur.
- The main islands of Japan are Hokkaido, Shikoku, Honshu and Kyushu.
Turun ortasında onlar ana gruptan ayrıldılar.
- In the middle of the tour, they became separated from the main group.
Endişelendiğim en önemli şey endişeli olmadığımdır.
- The main thing I'm worried about is that I'm not worried.
Bütün boşanmalarının temel nedeni evliliktir.
- Marriage is the main cause of all divorces.
Japonyanın temel ürünü pirinçtir.
- The main crop of Japan is rice.
Birinin ününü sürdürmek zordur.
- It is hard to maintain one's reputation.
Zor iş başarının ana unsurudur.
- Hard work is the main element of success.
Güney Yarımküre, çoğunlukla okyanuslardan oluşur.
- The Southern Hemisphere is comprised mainly of oceans.
Küçük çatal salata için ve büyük olan ana yemek içindir.
- The small fork is for your salad, and the large one is for the main course.
Ana yemekten sonra tatlı gelir.
- After the main dish comes the dessert.
Başlangıç yemeğinden sonra ana yemek gelir.
- After the entrée comes the main dish.
Ana hat Boston'dan geçiyor.
- The main line runs through Boston.
Hatırladığım kadarıyla, Tom'un evi ana yoldan biraz daha uzak.
- As I recall, Tom's house is a little farther in from the main road.
Onun ana yolda bir dükkânı var.
- He has a store on the main road.
Otistik insanların yalnızca yaklaşık yüzde 15'i işgücündedir, başlıca nedeni insanların onlar hakkındaki büyük peşin hükümleridir.
- Only about 15 per cent of people with autism are in the workforce, mainly because people are so judgemental about them.
Onun başarısızlığı çoğunlukla dikkatsizliği yüzündendi.
- His failure was mainly due to carelessness.
O şirket çoğunlukla ithal mallar işiyle ilgilenir.
- That company deals mainly in imported goods.
Sunumda konuşmacı daha çok cinsiyet eşitsizliğinden bahsetti.
- During the presentation the speaker talked mainly about gender inequality.
Uzmanlar, insanlar daha fazla ödemeye istekli olduğu için kahve fiyatlarının daha çok arttığını söylüyorlar.
- Experts say coffee prices are rising mainly because people are willing to pay more.
Dinleyiciler çoğunlukla öğrencilerden oluşuyordu.
- The audience consisted mainly of students.
Alzheimer hastalığı çoğunlukla 60 yaşından fazla olan insanları etkiler.
- Alzheimer's disease affects mainly people older than 60 years.
Tashtego's long, lean, sable hair, his high cheek bones, and black rounding eyes --all this sufficiently proclaimed him an inheritor of the unvitiated blood of those proud warrior hunters, who, in quest of the great New England moose, had scoured, bow in hand, the aboriginal forests of the main.
In a diagonal matrix, non-zero elements appear only on the main diagonal.
2007: A bright idea from a community workshop last year has led to a new look for South Grafton's 'main drag', Skinner Street. — Clarence Valley Council media release Bright Future for Skinner Street Retailers, 19 January 2007.
2005: Market lower: bank stocks were the main drag. — Australian Broadcasting Commission news online, stock market report summary, 25 November 2005.
As Moody says of his main man, Diz influenced me from every standpoint. He was a friend, a father, a confidante, just everything to me.
But oh! shipmates! on the starboard hand of every woe, there is a sure delight; and higher the top of that delight, than the bottom of the woe is deep. Is not the main-truck higher than the kelson is low?.
Mainly they all attonce vpon him laid, / And sore beset on euery side around .
I plugged it into the mains and it blew up!.
... with the Galaxy, which is the main reason why I came to ...
... so you're getting the television on the main screen. ...