Sihirbazlık, batıl itikadı paraya çevirme sanatıdır.
- Magic is the art of changing superstition into money.
Bu sihirbazlıktaki hileyi fark ettim.
- I was aware of the trick in this magic.
Her lamba büyülü değildir.
- Not every lamp is magic.
Büyücünün hileleri bizi şaşırttı.
- The magician's tricks surprised us.
Bu sihirbazlıktaki hileyi fark ettim.
- I was aware of the trick in this magic.
Kız, sihir gibi kayboldu.
- The girl vanished like magic.
Narnia'nın büyülü dünyasına hoş geldiniz.
- Welcome to the magical world of Narnia.
Japon folklöründe, bakenekolar büyülü güçleri olan kedilerdir.
- In Japanese folklore, bakeneko are cats with magical powers.
Tom sihirli bir numara yaptı.
- Tom performed a magic trick.
Çocuk bir sürü sihirli numaralar biliyor.
- The boy knows many magic tricks.
Tom sihirli değneğini bir sihirli değnek dükkanından aldı.
- Tom bought his magic wand at a magic wand shop.
Onu öpmek büyülü, unutulmaz bir andı.
- Kissing her was a magical, unforgettable moment.
Tom ve Mary birlikte Pulpit Rock'tan paraşütle atladılar. Kısa ama büyülü bir deneyimdi.
- Tom and Mary have jumped together from Pulpit Rock with a parachute. It was a short but magical experience.
Fevkalade ve unutulmaz bir Noel dileriz!
- Wishing you a magical and memorable Christmas!
Bu fantezi kitap gösterişli çok güzel büyülerin bir birbirini izlemesidir ve onun yerine bu onu sıkıcı yapar.
- This fantasy book is a succession of really flashy magical spells and that makes it boring instead.
Tom kara büyü uyguluyor.
- Tom practices black magic.
Kara büyü diye bir şey yoktur.
- There's no such thing as black magic.
Ve onlar kendilerini Narnia denen sihirli bir dünyada buldular.
- And they found themselves in a magical world called Narnia.
Geçmişte insanlar sihirli güçler kazanmak için kendilerini şeytana satarlardı. Şimdilerde bu güçleri bilimden kazanıyorlar ve kendilerini şeytanlaşmak zorunda buluyorlar.
- In former days, men sold themselves to the Devil to acquire magical powers. Nowadays they acquire those powers from science, and find themselves compelled to become devils.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
movie magic.
Magic makes the light go on.
a magic wand; a magic dragon.
a magic moment.
a magic show; a magic trick.
History shows that there's no magic bullet for a global financial crisis.
By extension, the lowest such number that assures a team a playoff berth.
The landlady magicked up a large breakfast for us and our unexpected guest.
What's the magic word?.
The boo-boo was cured with the magic-wand effect.
Sure, he puffed the magic dragon — who didn't? — but no cocaine, no heroin.
... It can't be magic, right? ...
... What you're asking me about is magic. ...