Sepette birçok çürük elmalar vardı.
- There were many rotten apples in the basket.
Tom Mary'nin çürük elmayı çöpe atmasını rica etti.
- Tom asked Mary to throw the rotten apple into the garbage.
Bu elmaların yarısı çürümüş.
- Half of these apples are rotten.
Elmanın yarısı çürümüştü.
- Half of the apple was rotten.
Bölüm şefi birdenbire söyledi: Kadınlar ve et, onları biraz kokmuş severim.
- The section chief said out of the blue: Women and meat, I like them a little rotten.
Bu elmaların yarısı çürümüş.
- Half of these apples are rotten.
Çürük bir şeyin kokusunu alıyorum.
- I smell something rotten.
Sanırım az önce yediğim yumurtalar bozuktu.
- I think the eggs that I just ate were rotten.
Üç gündür, bayat bir sandviç, çürük bir elma ve biraz bozuk yoğurt dışında hiçbir şey yemedim.
- I haven't had anything to eat for three days other than a stale sandwich, a rotten apple, and some spoiled yogurt.
Tom berbat bir yaz geçirdi.
- Tom had a rotten summer.
"I just want to go the the pub and get Maggoted"; "Wanna get Maggoted?"; "Fuck! you were Maggoted!".