Çılgınlık, sonuçların farklı olacağını umarak, aynı deneyimi tekrarlamaktır.
- Madness is repeating the same experience, expecting the results to be different.
Bu bir çılgınlıksa içinde yöntem vardır.
- If this is madness, there is method in it.
Deha ve delilik sadece başarı ile ayrılır.
- Genius and madness are separated only by success.
Akıl sağlığı ile delilik arasındaki ince çizgi daha incelmiştir.
- The thin line between sanity and madness has gotten finer.
Tom çılgın gibi görünüyor.
- It looks like Tom is mad.
Ümit; bir saat önce bitirdiğin çikolatalı çörek kutusunun sihirle tekrar dolup dolmadığını kontrol etmek için çılgın bir adam gibi birdenbire mutfağa doğru koştuğundadır.
- Hope is when you suddenly run to the kitchen like a mad man to check if the empty chocolate cookie box you just finished an hour ago is magically full again.
Bugün mümkünse Tom'dan uzak durmalısın. O sana çok kızgın.
- You should avoid Tom today if at all possible. He's very mad at you.
Eşiniz size çok kızgın.
- Your wife is mad at you.
O ya sarhoş ya da deli.
- He is either drunk or mad.
Tom bir deli gibi çalıştı.
- Tom worked like a madman.
Ona delicesine aşıktır.
- He's madly in love with him.
O kadını delicesine kıskanıyor.
- He is madly jealous of his woman.
O, bir deli gibi hareket etti.
- He acted like a madman.
Tom bir deli gibi davrandı.
- Tom acted like a madman.
Hasta tamamen iyileşti.
- The patient made a full recovery.
Tom hastaneye büyük bir bağış yaptı.
- Tom made a big donation to the hospital.
Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.
- A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine.
Kırık kapıya geçici bir onarım yaptım.
- I made a temporary repair to the broken door.
Tom bana sinirli ama onu suçladığımı söyleyemem.
- Tom is mad at me and I can't say I blame him.
Hiçkimseye sinirli değilim.
- I'm not mad at anybody.
O kadar üzgündü ki neredeyse çıldırmıştı.
- He was so sad that he almost went mad.
A mad dog.
There's always mad girls at those parties.
It's mad hot today.
He that mads others, if he were so humoured, would be as mad himself, as much grieved and tormented .
He's got this mad idea that he's irresistible to women.
My brother, quiet as a cat, seems perfectly contented with the internal feelings of his felicity. The Marquis, mad as a kitten, is all in motion to express it, from tongue to heel.
Are you mad at me?.
Aren't you just mad for that red dress?.
Why this is very midsummer madness.
It was his silence which made her angry.
- It was his silence that made her angry.
It is quite natural for her to get angry.
- It is completely natural for her to be mad.
... You know, there's this kind of madness that will take over. ...