Birçok insan bu hikayenin düzmece olduğuna inanmak istemiyordu.
- Many people did not want to believe that this story was made up.
Tom'un düşüncesi uyduruk.
- Tom's mind is made up.
O, 20 dakika içinde yüzüne makyaj yaptı.
- She made up her face in 20 minutes.
O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
- She has made up her mind to go to America to study.
Ülke, dış ticaret açığını telafi etmek için çok çabalıyor.
- The country is trying hard to make up for her trade deficit.
Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.
- I must work hard to make up for lost time.