Bu köyün nüfusu azalmıştı.
- The population of this village had decreased.
Üniversitenin bağışı son on yılda giderek azalmıştır.
- The university's endowment has decreased steadily over the last ten years.
Fiyatlar yüzde 20 ila 40 oranında azalmıştır.
- Prices have been reduced by 20 to 40 percent.
Satışlar bugünlerde azaldı.
- Sales have decreased these days.
1990'dan beri metan salımları %11 oranında azalmıştır.
- Since 1990, methane emissions have decreased by 11%.
Bunu indirimli bir fiyatla aldım.
- I bought it at a reduced price.
O kitabı indirimli bir fiyata satmıyoruz.
- We're not selling that book at a reduced price.