Lojban'ın geliştirilmesinde, dili ilk aşamasından beri tarafsız tutmak için çabalar tutarlı olarak yapılmıştır.
- In the development of Lojban, efforts were consistently made since the initial phase to keep the language culturally neutral.
Bu masa tahtadan yapılmıştır.
- This table is made from wood.
Bira şişeleri camdan yapılır.
- Bottles of beer are made of glass.
Tereyağı sütten yapılır.
- Butter is made from milk.
Tereyağı kaymaktan yapılır.
- Butter is made from cream.
O hepimiz için kahve yaptı.
- She made coffee for all of us.
Bu ürün Çin'de üretilmiştir.
- This product was made in China.
O, eğitim yapmak için Amerika'ya gitmeye karar verdi.
- She has made up her mind to go to America to study.
Tom ne yapmamızı beklediğini oldukça netleştirdi.
- Tom made it quite clear what he expected us to do.
Hatalar yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid to make a mistake.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Birçok insan bu hikayenin düzmece olduğuna inanmak istemiyordu.
- Many people did not want to believe that this story was made up.
Tom'un düşüncesi uyduruk.
- Tom's mind is made up.
Amerika 50 eyaletten oluşmaktadır.
- America is made up of 50 states.
Komite on üyeden oluşmaktadır.
- The committee is made up of ten members.
Etnik İran gıdalarında, sütten yapılan birçok ürün görebilirsiniz.
- In ethnic Iranian foods, you can see many products which are made of milk.
Bira şişeleri camdan yapılır.
- Beer bottles are made of glass.
Bu tabure, deri ve tahtadan yapılmıştır.
- This stool is made up of leather and wood.
Bir molekül atomlardan yapılmıştır.
- A molecule is made up of atoms.
Öğrenci tarafından yapılan konuşma ilginçti.
- The speech made by the student was interesting.
Başkan tarafından yapılan konuşma taraftarlarını mutlu etti.
- The speech made by the president yesterday delighted his supporters.
Fiyatlar düştüğünde hâlâ kâr elde etmek mümkündür.
- It is still possible to make a profit when prices are falling.
Kâr elde etmek için mücadele eden komisyoncular her zaman kitabına göre oynamıyorlar.
- Brokers struggling to make a profit don't always play by the book.
Annem bana nasıl osechi yapılacağını öğretti.
- My mother taught me how to make osechi.
Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.
- This vacuum cleaner makes a lot of noise.
Bununla ilgili bir sorun yaratmak istemiyorum.
- I don't want to make an issue of it.
Ben bir fark yaratmak istiyorum.
- I want to make a difference.
Hangi çeşit bilgisayar kullanıyorsun?
- What make of computer do you use?
Tom işini nasıl daha başarılı yapacağına dair çeşitli fikirler ileri sürdü.
- Tom came up with various ideas on how to make his business more successful.
Oxford İngilizce Sözlük'ün yapımcılarına göre İngilizce dilinde 800.000 'den fazla sözcük vardır.
- According to the makers of the Oxford English Dictionary, there are over 800,000 words in the English language.
Tom bir maket yapımcısıdır.
- Tom is a model maker.
Nasıl çalıştığını anlamak için ayrı şeyler almayı isterim.
- I like to take things apart to see what makes them tick.
Bazen iyice anlamak için hata yapmalısın.
- Sometimes you should sometimes make a mistake to be properly understood.
Tom kendi öğle yemeğini hazırlamak için yeterli zamanını olmadığını söyledi.
- Tom said that he didn't have enough time to make his own lunch.
Akşam yemeği hazırlamak zorunda mısın?
- Do you have to make dinner?
Kasımda yağ üretimi için zeytinler hasat edilir.
- In November, olives are harvested from the trees to make oil.
Kötü bir anlaşmayı elden geldiği kadar düzeltmek zorundaydık.
- We had to make the best of a bad deal.
İşleri düzeltmek için yalnızca birkaç güne daha ihtiyacım var.
- I only need another few days to make things right.
Tutmak niyetinde olmadığın sözler verme.
- Don't make promises that you don't intend to keep.
Doğum gününde dilek tutmak bir Amerikan geleneğidir.
- It's an American tradition to make a wish on your birthday.
Japon marka bir saatim var. Çok dakiktir.
- I have a watch of Japanese make, which keeps very good time.
Araban hangi markadır? O bir Forddur.
- What make is your car? It is a Ford.
Ben bu kararı kolay bir biçimde vermedim.
- I didn't make this decision lightly.
Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.
- The baby is asleep. Don't make a noise.
İngilizce konuşurken hata yapmaktan korkmayın.
- Don't be afraid to make mistakes when speaking English.
Geleceğin gökdelenleri ahşaptan yapılacaktır.
- The skyscrapers of the future will be made of wood.
Yapı, çelik iskelet üzerine betondan yapılacaktır.
- The building will be made of concrete on a steel framework.
Haksız kazançlar kısa ömürlüdür.Gerçek para yapmanın tek yolu her kuruşu kazanmaktır.
- Ill-gotten gains are short-lived. The only way to make real money is to earn every penny.
Biz hiç kimsenin kendi kısa vadeli kazançları için Amerikan halkından yararlanmadıklarından emin olacağız.
- We're gonna make sure that no one is taking advantage of the American people for their own short-term gain.
Onların evde kalmasını sağlamak için çok uğraştım fakat onlar beni dinlemeyi reddettiler.
- I tried hard to make them stay home, but they refused to listen to me.
Senin çocuklarının güvende olmalarını sağlamak için gücüm dahilinde her şeyi yapacağım.
- I'll do everything within my power to make sure your children are safe.
Bu akşam için rezervasyon yaptırmak istiyorum.
- I'd like to make a reservation for tonight.
Yarın golf oynamak için bir rezervasyon yaptırmak istiyorum.
- I'd like to make a reservation to play golf tomorrow.
Verimli bir FBI ajanı görevlerini yürütme hakkında bir şey söylemiyor.
- An efficient FBI agent does not make any bones about carrying out his duties.
Amerika Birleşik Devletleri'nde, elektriğimizin % 39'unu kömür sağlar.
- In the United States, coal makes 39% of our electricity.
Bu elektrikli süpürge çok gürültü yapıyor.
- This vacuum cleaner makes a lot of noise.
Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
Tom Boston'da iken Mary'yi ziyaret etmek için zaman ayırmış olabilir.
- Tom managed to make time to visit Mary while he was in Boston.
John already had two pair, aces and threes; he had a made hand.
Courtnall has it made in the shade now, big money, owns restaurants and a spiffy log cabin on a cliff over the crashing ocean.
I had no money, but if I could only find workable country, I might stock it with borrowed capital, and consider myself a made man.
I was made-up when the local team won.
He have me a made-up story of the events.
The clown was made-up hours before the show.
The front page was made-up but had to be changed at the last minute.
I made over twenty miles that day, for I was now hardened to fatigue and accustomed to long hikes, having spent considerable time hunting and exploring in the immediate vicinity of camp.
To make like a deer caught in the headlights.
His past mistakes don’t make him a bad person.
What make of car do you drive?.
She married into wealth. She has it made.
This makes the third infraction.
The camera was of German make.
David Sinclair: (walking) Almost at Seventh; I should have a visual any second now. (rounds a corner, almost collides into Kaleed Asan) Damn, that was close.Don Eppes: David, he make you?David Sinclair: No, I don't think so.
Th'Elfe therewith astownd, / Vpstarted lightly from his looser make, / And his vnready weapons gan in hand to take.
I was made to feel like a criminal.
We should make Cincinnati by 7 tonight.
Scotch will make you a man.
We’ll make a man out of him yet.
Henry Hill: Paulie's gonna make you?.
The ship could make 20 knots an hour in calm seas.
... made great new friends. ...
... PRESIDENT OBAMA: That's what we've done, made some adjustments to it; and we're putting ...