This shop uses only recycled paper.
- Bu mağaza sadece geri dönüştürülmüş kâğıt kullanır.
There is a flower shop near by.
- Yakınlarda bir çiçek mağazası var.
My mother bought some apples at a fruit store.
- Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
My uncle has a store along the street.
- Amcamın cadde boyunca bir mağazası var.
We run the store jointly.
- Biz mağazayı birlikte çalıştırıyoruz.
I wonder what's in store for us.
- Mağazada bizim için ne olduğunu merak ediyorum.
None of us knows what is in store for us.
- Hiçbirimiz bizim için mağazada ne olduğunu bilmiyor.
But don't you think that it's a little big? asked the shopkeeper.
- Mağaza sahibi Fakat onun biraz büyük olduğunu düşünmüyor musun? diye sordu.
I believe that the code for Lebanon is 961, the shopkeeper said.
- Mağaza sahibi Lübnan için kodun 961 olduğuna inanıyorum dedi.
Mary was arrested for shoplifting.
- Mary mağaza soygunculuğundan tutuklandı.
He was shocked to hear that his daughter had shoplifted.
- O, kızının mağaza soygunculuğu yaptığını duyduğuna şok oldu.
The families of the factory workers need schools, hospitals, and stores, so more people come to live in the area to provide these services, and thus a city grows.
- Fabrika işçilerinin ailelerinin okullara, hastanelere ve mağazalara ihtiyaçları vardır, bu yüzden bu hizmetleri sağlamak için daha fazla insan bölgede yaşamak için gelir. Böylece bir şehir gelişir.
Mobs broke into stores looking for food.
- Serseri grupları yiyecek aramak için mağazalara zorla girdi.