I think what Tom is doing is terrific.
- Bence Tom'un yaptığı müthiş.
I've got a terrific surprise for you.
- Senin için müthiş bir sürprizim var.
In brief, the party was splendid.
- Kısacası, parti müthişti.
I have a splendid idea.
- Müthiş bir fikrim var.
That pun is terrible.
- O sözcük oyunu müthiştir.
Tom was a terrible coach.
- Tom müthiş bir antrenördü.
A certain someone is being awfully fragile today.
- Bugün belirli bir kimse müthiş kırılgan oluyor.
His speech got awfully boring.
- Onun konuşması müthiş sıkıcıydı.
A good head and a good heart are always a formidable combination. But when you add to that a literate tongue or pen, then you have something very special.
- İyi bir kafa ve iyi bir kalp her zaman müthiş bir kombinasyondur. Fakat buna bir okuryazar dil ya da kalem eklediğinizde, o zaman çok özel bir şeyiniz vardır.
The leader made formidable declarations.
- Lider müthiş açıklamalar yaptı.
If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
- O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
- O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
Joe's idea for a new kind of car will make him filthy rich.
- Joe'nun yeni tür bir araba fikri onu müthiş zengin yapacak.
A certain someone is being awfully fragile today.
- Bugün belirli bir kimse müthiş kırılgan oluyor.
His speech got awfully boring.
- Onun konuşması müthiş sıkıcıydı.
It's a great opportunity.
- Bu müthiş bir fırsat.
Time is a great teacher, but unfortunately it kills all its pupils.
- Zaman müthiş bir öğretmendir, ama ne yazık ki tüm öğrencilerini öldürür.
Tom is doing a fantastic job.
- Tom müthiş bir iş çıkarıyor.
The public has been tremendously impressed by Tom.
- Tom, halkı müthiş etkilemiştir.
It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
- O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.