I heard that Tom is a terrific kisser.
- Tom'un müthiş bir öpücü olduğunu duydum.
A car went by at terrific speed.
- Bir araba müthiş bir hızda gitti.
Tom had a splendid idea.
- Tom'un müthiş bir fikri vardı.
In brief, the party was splendid.
- Kısacası, parti müthişti.
Tom was a terrible coach.
- Tom müthiş bir koçtu.
Tom said I looked terrible.
- Tom müthiş göründüğümü söyledi.
His speech got awfully boring.
- Onun konuşması müthiş sıkıcıydı.
I have an awful bike.
- Müthiş bir bisikletim var.
Wolves are formidable predators.
- Kurtlar müthiş yırtıcı hayvanlardır.
Mary is a formidable woman.
- Mary müthiş bir kadın.
If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
- O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
If she continues to live with a man she doesn't love for his money, the day will come when she will despair and be in dire straits.
- O parası için sevmediği bir adamla yaşamaya devam ederse, onun umudunu keseceği ve müthiş sıkıntıda olacağı gün gelecektir.
Joe's idea for a new kind of car will make him filthy rich.
- Joe'nun yeni tür bir araba fikri onu müthiş zengin yapacak.
His speech got awfully boring.
- Onun konuşması müthiş sıkıcıydı.
A certain someone is being awfully fragile today.
- Bugün belirli bir kimse müthiş kırılgan oluyor.
It's a great opportunity.
- Bu müthiş bir fırsat.
Everyone considers Nomo a great pitcher.
- Herkes Nomo'un müthiş bir atıcı olduğunu düşünüyor.
Tom is doing a fantastic job.
- Tom müthiş bir iş çıkarıyor.
It was tremendously exciting to be in Boston at that time.
- O anda Boston'da olmak müthiş heyecan vericiydi.
The public has been tremendously impressed by Tom.
- Tom, halkı müthiş etkilemiştir.