The inspector didn't believe Dan's story.
- Müfettiş Dan'ın hikayesine inanmadı.
The suspect told a lie to the inspector.
- Şüpheli müfettişe bir yalan söyledi.
The applicant impressed the examiner favorably.
- Başvuru sahibi müfettişi olumlu olarak etkilemişti.
The applicant impressed the examiner favorably.
- Başvuru sahibi müfettişi olumlu olarak etkilemişti.
The investigators sent a glass and a pair of socks to be examined.
- Müfettişler incelenmek için bir bardak ve bir çift çorap gönderdi.
I'm a private investigator.
- Ben özel bir müfettişim.
Investigators foiled a plot to hijack an airplane.
- Müfettişler bir uçak kaçırma planını bozdular.
Tom is a tax inspector.
- Tom bir vergi müfettişidir.
Inspector Tom Jackson questioned Mary for hours.
- Müfettiş Tom Jackson saatlerce Mary'yi sorguladı.