müdürü teriminin Türkçe İngilizce sözlükte anlamı
- headteacher
- warden
I was a prison warden for ten years.
- On yıldır hapishane müdürüydüm.
That action convinced the prison warden that Tom was a threat to the rest of the prisoners.
- Bu eylem Tom'un mahkumların geri kalanı için bir tehdit olduğu konusunda cezaevi müdürünü ikna etti.
- müdür
- director
The research director had the department do a thorough job in testing the new product.
- Araştırma müdürü, departmana yeni bir ürünü test etmede esaslı bir iş yaptırdı.
Tom was named the head of the organization after the director retired.
- Müdür emekli olduktan sonra Tom kuruluşun başına tayin edildi.
- hapishane müdürü
- warden
I was a prison warden for ten years.
- On yıldır hapishane müdürüydüm.
Tom was a prison warden for three years.
- Tom üç yıldır bir hapishane müdürüydü.
- okul müdürü
- headmaster
The headmaster will present the winners their prize.
- Okul müdürü kazananlara ödüllerini sunacak.
You must go and see the headmaster at once.
- Okul müdürünü hemen gidip görmelisin.
- müdür
- manager
Tom persuaded the store manager to give him back his money.
- Tom, mağaza müdürünü parasını ona geri vermesi için ikna etti.
Tom appointed her as manager.
- Tom onu müdür olarak atadı.
- okul müdürü
- principal
The principal assured me of her honesty.
- Okul müdürü onun dürüstlüğü konusunda beni ikna etti.
The principal came in after the teacher.
- Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
- okul müdürü
- school principal
The school principal suspended Tom for two days.
- Okul müdürü Tom'u iki gün uzaklaştırdı.
The teacher is with the school principal.
- Öğretmen okul müdürü ile birlikte.
- müze müdürü
- curator
- müdür
- {i} supervisor
- müdür
- {i} warden
That action convinced the prison warden that Tom was a threat to the rest of the prisoners.
- Bu eylem Tom'un mahkumların geri kalanı için bir tehdit olduğu konusunda cezaevi müdürünü ikna etti.
Tom informed the warden that John was planning to escape.
- Tom, John'un kaçmayı planladığını müdüre bildirdi.
- nüfus müdürü
- head of the registry office
- polis müdürü
- marshal
- acenta müdürü
- (Askeri) agency director
- birim müdürü
- (Ticaret) unit manager
- bölge müdürü
- regional manager
- emniyet müdürü
- (Kanun) security director
- fabrika müdürü
- (Tekstil) plant manager
- fabrika müdürü
- (Ticaret) managing director
- finans müdürü
- (Ticaret) finance manager
- finansman müdürü
- (Ticaret) finance director
- finansman müdürü
- (Ticaret) finance manager
- hapishane müdürü
- governor
- imalat müdürü
- (Ticaret) production manager
- kalite müdürü
- (Ticaret) quality manager
- malzeme müdürü
- (Askeri) item manager
- milli eğitim müdürü
- director of national education
- müdür
- overseer
- müdür
- clerk
- müdür
- gerent
- müdür
- master
Newton became Warden of the Royal Mint in 1696. He became Master of the Royal Mint in 1699.
- 1696'da Newton darphane müdürü oldu. 1699'da darphane öğretmeni oldu.
- müdür
- business manager
- müdür
- (Kısaltma) m.d
- müdür
- curator
- müdür
- commissioner
- müdür
- provost
- okul müdürü
- provost
- okul müdürü
- preceptor
- okul müdürü
- schoolmaster
One father is more than a hundred schoolmasters.
- Bir baba 100'den daha fazla okul müdürüdür.
- polis müdürü
- chief of police
- reklam müdürü
- advertising executive
- sahne müdürü
- (Tiyatro) stage-manager
- yiyecek içecek müdürü
- (Gıda) food and beverages manager
- müdür
- intendant
- müdür
- mgr
- müdür
- managing director
- müdür
- custodian
- Kalite yönetim müdürü
- Manager of Quality Management,Quality Management Manager
- bahçe ve peyzaj müdürü
- garden landscape manager
- bahçe ve peyzaj müdürü
- landscape manager
- halkla ilişkiler müdürü
- Public Relations Manager
- muhasebe müdürü
- Accounting manager
- müdür
- headmasters
- nahiye müdürü
- Manager of employees in a sub-district
- nüfus müdürü
- Civil registry manager
- proje müdürü
- Project manager
- ticaret müdürü
- commercial manager
- şube müdürü
- Branch chief, branch director
- Başkanın muhtırası; toplama müdürü; Konfigürasyon yönetimi; sonuç yönetimi; kont
- (Askeri) Chairman's memorandum; collection manager; configuration management; consequence management; control modem; countermine
- acenta hizmetleri müdürü
- (Askeri) agency services manager
- anadolu bölge müdürü
- (Ticaret) anatolia regional manager
- banka müdürü
- bank manager
The bank manager distrusted one of the cashiers.
- Banka müdürü, kasiyerlerden birine güvenmedi.
I know Tom is a bank manager.
- Tom'un bir banka müdürü olduğunu biliyorum.
- bayan yazı işleri müdürü
- editress
- bölüm müdürü
- floor manager
- darphane müdürü
- mintmaster
- darphane müdürü
- warden of the mint
- dok müdürü
- dockmaster
- emniyet müdürü
- chief of police
- emniyet müdürü
- chief constable
- emniyet müdürü chief of police
- (in a province)
- finans ve hazine müdürü
- (Ticaret) finance and treasury manager
- fuzuli işler müdürü
- piddler
- galeri müdürü
- curator
- gemi müdürü
- y's husband
- harekat alanı inşaat müdürü
- (Askeri) theater construction manager
- hazine müdürü
- thesaurer
- icra müdürü
- (Kanun) bailiff
- idare müdürü
- (Ticaret) leading manager
- idari işler müdürü
- (Ticaret) administrative affairs manager
- idari takip müdürü
- (Ticaret) collection manager
- ingilizce eğitim müdürü
- (Ticaret) head of english
- işletme müdürü
- worker director
- işletme müdürü
- traffic manager
- kalem müdürü
- (Politika, Siyaset) principal clerk
- kat müdürü
- floor manager
- kurum müdürü
- (Ticaret) company manager
- liman müdürü
- master attendant
- liman müdürü
- overseer of a port
- maarif müdürü superintendent of schools
- (in a district)
- mal müdürü
- malmüdürü
- memur personel müdürü
- (Ticaret) director of clerks-personnel
- muhasebe eğitim müdürü
- (Ticaret) head of accounting
- muhasebe müdürü
- (Ticaret) accounting director
- müdür
- bureaucrat
- müdür
- gaffer
- müdür
- vice president; clerk
- müdür
- director, manager; (okulda) headmaster, principal
- müdür
- guv
- müdür
- (üniv.) provost
- müdür
- head
The headmaster will present the winners their prize.
- Okul müdürü kazananlara ödüllerini sunacak.
Tom was named the head of the organization after the director retired.
- Müdür emekli olduktan sonra Tom kuruluşun başına tayin edildi.
- müdür
- headmaster, principal
- müdür
- guvnor
- müdür
- director, head, chief; manager
- müdür
- administrator
- müdür
- vice president
- müdür
- conductor
- müdür
- principal
The principal came in after the teacher.
- Okul müdürü, öğretmenden sonra içeri geldi.
Mr Bush, principal of our school, graduated from Yale.
- Bay Bush, okulumuzun müdürü, Yale'den mezun oldu.
- nahiye müdürü administrative head of
- a nahiye
- okul müdürü
- (üniv.) provost
- okul müdürü
- beak
- okul müdürü
- headmaster, principal
- okul müdürü
- school manager
She was very mad and went to talk with the school manager.
- O çok kızgındı ve okul müdürüyle konuşmaya gitti.
- ordu donatım şube müdürü
- (Askeri) ordnance staff officer
- otel müdürü
- manager of a hotel
- pazarlama müdürü
- sales manager
- personel müdürü
- staff manager
- personel müdürü
- personnel manager
- posta müdürü
- postmaster
- posta müdürü
- post master
- postane müdürü
- postmaster
- reklâm müdürü
- publicity manager
- satın alma müdürü
- purchasing manager
- satış müdürü
- sales manager
Tom is the district sales manager for a software company.
- Tom bir yazılım şirketi için bölge satış müdürüdür.
- sirk müdürü
- ringmaster
- sorumlu yayın müdürü
- (Basın) editor-in-chief
- tapu sicil müdürü
- (land) registry office manager
- telaşe müdürü
- person who's good at getting people in a swivet
- tersane müdürü
- dockmaster
- vardiya müdürü
- (Ticaret) shift manager
- yabancı şirket müdürü
- (çin) taipan
- yazı ileri müdürü
- editor
- yazı işleri müdürü
- editor in chief
- yazı işleri müdürü yardımcısı
- subeditor
- üretim müdürü
- production manager
- üretim müdürü
- product manager