lowest in rank or degree; as, the last prize

listen to the pronunciation of lowest in rank or degree; as, the last prize
İngilizce - Türkçe

lowest in rank or degree; as, the last prize teriminin İngilizce Türkçe sözlükte anlamı

last
son

Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim. - The last time I went to China, I visited Shanghai.

Devenin belini kıran son saman çöpü. - The last straw breaks the camel's back.

last
{f} sürmek

Tom son dört yılda iki kez alkollü araba sürmekten mahkûm edildi. - Tom has been convicted of drunken driving twice in the last four years.

last
{s} geçen

Geçen sene kurulan lunapark sağolsun şehir popüler oldu. - Thanks to the amusement park built last year, the city has become popular.

Bu, bizim geçen sene kaldığımız oteldir. - This is the hotel where we stayed last year.

last
{f} dayanmak
last
bitmemek
last
son olarak

Onu son olarak ne zaman gördün? - When did you see her last?

Tom son olarak vardı. - Tom was the very last to arrive.

last
herkesten sonra
last
en son

Çin'e gittiğim en son zaman, Şangay'ı ziyaret ettim. - The last time I went to China, I visited Shanghai.

Tom'u en son ne zaman gördün? - When did you last see Tom?

last
herşeyden sonra
last
{f} sür

Yağmur beş gün sürdü. - The rain lasted five days.

Sürücü ehliyetimi geçen ay yenilettim. - I had my driver's license renewed last month.

last
{i} ölüm

Dün gece babam huzurlu bir ölümle öldü. - My father died a peaceful death last night.

Geçen yıl Flipinlerde, depremler ve deprem dalgaları 6000'den fazla kişinin ölümüne sebep oldu. - Last year in the Philippines, earthquakes and tidal waves resulted in the deaths of more than 6,000 people.

last
en sonra
last
{i} kundura kalıbı
last
sonuncu olarak
last
(zarf) son, sonunda, sonuç olarak, son kez, son olarak
last
en nihayet
last
gayet
last
son kez

Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı. - I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.

Sana borç para vereceğim, ama aklında bulunsun, bu son kez. - I'll lend you money, but mind you, this is the last time.

last
son mudafaa
İngilizce - İngilizce
last
lowest in rank or degree; as, the last prize