lovesome

listen to the pronunciation of lovesome
İngilizce - Türkçe
sevimli
lovely
{s} güzel

Ne güzel bir sürpriz! - What a lovely surprise!

Meg'in güzel bir yüzü var. - Meg has a lovely face.

lovely
{s} sevimli

O sevimli genç bir adam. - He's a lovely young man.

Ne sevimli bir bahçe! - What a lovely garden!

loving
{s} sevgi gösteren
lovely
sevgili

Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim. - And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.

lovely
sevilir
lovely
şeker
lovely
hoş

O hoş bir sonbahar akşamı idi. - It was a lovely autumn evening.

Siz çok hoş bir seyircisiniz. - You're such a lovely audience.

lovely
harika
lovely
nefis
lovely
{s} şirin
lovely
ÇOK ŞEKER
lovely
sevimlilik
lovely
lovelinessgüzellik
lovely
hoş/sevimli
loving
sevgi ifade eden
loving
loving efkat
İngilizce - İngilizce
lovely

A garden is a lovesome thing, God wot!.

loving
having or displaying warmth or affection; "affectionate children"; "caring parents"; "a fond embrace"; "fond of his nephew"; "a tender glance"; "a warm embrace"
lovesome