Biz güzel bir yemek yedik.
- We had a lovely meal.
Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
O sevimli genç bir adam.
- He's a lovely young man.
Bir çocuk ne kadar aptalsa o kadar sevimlidir.
- The stupider the child, the more lovely.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.
O hoş bir sonbahar akşamı idi.
- It was a lovely autumn evening.