Biz güzel bir yemek yedik.
- We had a lovely meal.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
O, sevimli köpeğin kendine ait olmasını diledi.
- She wished the lovely dog belonged to her.
İki oğlan sevimli bir kediyle yalnız yaşıyorlardı.
- The two boys lived alone with a lovely cat.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.
Hoş bir gece geçirdim.
- I had a lovely night.
The lovely castle garden enchants visitors with its lovely blooms and romantic follies.
... And that is a lovely illustration of my very point ...
... You look very lovely. ...