Meg'in güzel bir yüzü var.
- Meg has a lovely face.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
O sevimli genç bir adam.
- He's a lovely young man.
Ne sevimli bir bahçe!
- What a lovely garden!
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Hoş bir gece geçirdim.
- I had a lovely night.
Siz çok hoş bir seyircisiniz.
- You're such a lovely audience.
The lovely castle garden enchants visitors with its lovely blooms and romantic follies.