Sevmek kolay fakat sevilmek zordur.
- It is easy to love, but hard to be loved.
Sevmek ve sevilmek en büyük mutluluk.
- To love and to be loved is the greatest happiness.
Aşk dünyayı döndürür.
- Love makes the world go round.
Sen benim hayatımın aşkısın.
- You're the love of my life.
Yoksulluk kapıdan içeri girdiğinde, sevgi pencereden dışarı uçar.
- When poverty comes in at the door, love flies out the window.
Maury Povich'e gelen insanlar genellikle sevgililerinin onları aldattıkları ile ilgili önemli iddialarda bulunmaktadırlar.
- The people who come on the Maury Povich show often make pretentious claims about their lovers cheating on them.
Sevgili kız kardeşim, seni seviyorum.
- I love you, dear sister.
Onun sevgilisi İngiliz hükümeti için çalışan bir casus.
- Her lover is a spy working for the British government.
Artık seni sevmiyorum.
- I no longer love you.
Artık seni sevmiyorum.
- I don't love you anymore.
Tom bir aşk mektubu yazmasına yardım etmemi istedi.
- Tom asked me to help him write a love letter.
Başkalarına yardım etmeyi severim.
- I love to help others.
Kime aşık olmak istersin?
- Who would you like to fall in love with?
Âşık olmak biraz zaman alır.
- Falling in love takes some time.
Sen benim hayatımın aşkısın.
- You're the love of my life.
Hayatımı ve paramı sevdim.
- I loved my life and my money.
Çünkü biz sizi seviyoruz, daha iyi bir kullanıcı deneyimi getirmek için Tatoeba'yı güncelleştiriyoruz. Gördünüz mü? Biz sizi seviyoruz ha?
- Because we love you, we are updating Tatoeba to bring you a better user experience. See? We love you huh?
Sizinle yaşamayı seviyorum.
- I love living with you.
Ne kadar zor bir şey, sevmek ve akıllı olmak, ve her ikisi birden.
- How difficult a thing it is, to love, and to be wise, and both at once.
Cennette sevmek için bekleyebilirim.
- I can wait to love in heaven.
Gerçeği söylüyorum ve sevişmek istiyorum.
- I tell the truth and I want to make love.
Biz birbirimizi seviyoruz ancak artık sevişmiyoruz.
- We love each other, but we don't make love anymore.
Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
- Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
Ne güzel bir sürpriz!
- What a lovely surprise!
Aşk hakkında konuşmak sevişmektir.
- To talk about love is to make love.
Sevişmek dünyanın en lezzetli şeyidir.
- To make love is the world's most delicious thing.
Bu şarkı bir aşk şarkısı.
- This song is a love song.
Tom, Mary'ye bir aşk şarkısı söyledi.
- Tom sang Mary a love song.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
- It was a very passionate love affair.
O bana bir aşk mektubu yazdı.
- He wrote me a love letter.
Ona bir aşk mektubu yazıyordum.
- I was writing her a love letter.
Gerçek bir aşk hikayesi asla bitmez.
- A true love story never ends.
Ben alışılmadık bir yere aşık oldum.
- I fell in love in an unlikely place.
Hayatınızda kaç defa aşık oldunuz?
- How many times have you been in love in your life?
Ne sevimli bir bahçe!
- What a lovely garden!
İki oğlan sevimli bir kediyle yalnız yaşıyorlardı.
- The two boys lived alone with a lovely cat.
Bütün arkadaşlarıma ve sevgilime Mutlu Yıllar diliyorum.
- Wish all my friends and loved one Happy New Year.
Baba Ken'i haydi haydi severdi,çünkü onun tek oğluydu.
- Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
Tüm öğretmenler gençtiler ve öğretmeyi sevdiler.
- All our teachers were young and loved teaching.
Ve yolun her adımında benim arkamda olan sevgili karım Kate'e teşekkür etmeliyim.
- And I must thank my lovely wife, Kate, who was behind me every step of the way.
Eğer sevilmek istiyorsan, sev!
- If you want to be loved, love!
Sevmek kolay fakat sevilmek zordur.
- It is easy to love, but hard to be loved.
Kocam sevecen ve sempatik.
- My husband is loving and caring.
Linda çok sevecen bir anneydi.
- Linda was a very loving mother.
Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
- Tom's family is close-knit and loving.
Tom sevgi dolu bir evde büyüdü.
- Tom grew up in a loving home.
Eğer para kazanmak için buradaysan, Amerika bulunmak için hoş bir yer.
- America is a lovely place to be, if you are here to earn money.
O hoş bir sonbahar akşamı idi.
- It was a lovely autumn evening.
Mutluluğun en büyük sırlarından biri isteklerini azaltmak ve önceden sahip olduklarını sevmektir.
- One of the greatest secrets of happiness is moderating your wishes and loving what you already have.
Tom'un Mary'yi seviyor göründüğü kadar çok birini sevmeyi düşünemiyorum.
- I can't imagine loving anybody as much as Tom seems to love Mary.
Hepsinin içinde en çok seni seviyorum.
- I love you the best of all.
Üzgünüm, seni seviyorum.
- I'm sorry, I love you.
O herkes tarafından sevilen bir şarkıcıdır.
- He's a singer that's loved by everyone.
Noel gününde sevilen birini kaybetmeyi düşünemiyorum.
- I can't imagine losing a loved one on Christmas Day.
Adını öğrenmeden ve yüzünü görmeden önceleri de sana âşıktım.
- Twice and thrice had I loved thee before I knew thy face or name.
istanbuldan sevgiler.
Tom'un seven ebeveynleri vardı.
- Tom had loving parents.
Seven bir kalp, tüm bilginin başlangıcıdır.
- A loving heart is the beginning of all knowledge.
O aşk ilişkisi bir aile sırrıdır.
- That love affair is a family secret.
O tek-taraflı bir aşk ilişkisiydi.
- It was a one-sided love affair.
Rose sevgi dolu ve şefkatli bir bayan.
- Rose is a loving and caring lady.
Onun şefkatli bir ailesi var.
- She has a loving family.
Onlar sevgi ile kucaklaştı.
- They embraced lovingly.
Mold loves moist, dark places.
I love what you've done with your hair.
So that’s fifteen-love to Kournikova.
I know how difficult your position is, I said; but don't feel that you are alone. There is--is one here who--who would do anything in the world for you, I ended lamely. She did not withdraw her hand, and she looked up into my face with tears on her cheeks and I read in her eyes the thanks her lips could not voice. Then she looked away across the weird moonlit landscape and sighed. Evidently her new-found philosophy had tumbled about her ears, for she was seemingly taking herself seriously. I wanted to take her in my arms and tell her how I loved her, and had taken her hand from the rail and started to draw her toward me when Olson came blundering up on deck with his bedding.
I wish I could love her all night long.
You shall love the Lord your God with your whole heart, and your whole mind, and your whole soul; you shall love your neighbor as yourself. (Matt. 22:37-38).
Hello, love, how can I help you?.
I love the fact that the coffee shop now offers fat-free chai latte.
My love of cricket knows no bounds.
I met my love by the gasworks wall.
Your love is the most important thing in my life.
A mother’s love is not easily shaken.
Nobody ever came to see her, nobody spoke of her, nobody cared about her. Mr Brass had said once, that he believed she was a ‘love-child’ (which means anything but a child of love).
We never see each other, but have been sending love letters every Valentine's Day for 10 years.
He....jerked my legs apart and, while the unconscious old kraut's juice seeped from my love nest, buried his face in the moist crevice, sucking, licking and lapping with the energy of ten men.
I was just in my pajamas and slippers, and I blushed because she was looking at me. Then she whispered, Take off your jammies, and love me up good, Arlene. Please, I want you to..
love-egg use.
That girl's love handles are so cute....Damn look at those curves!.
The lovely castle garden enchants visitors with its lovely blooms and romantic follies.
his loving wife.
... you love Google Reader. ...
... love and get closer to the people you care about, make ...