Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.
- He has written lots of books about his experience abroad.
Venedik'te her zaman çok turist vardır.
- In Venice, there are always lots of tourists.
Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
- I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
Onlardan bir sürü şey vardı.
- There were lots of them.
Tom bize yiyecek bir sürü şey verdi.
- Tom gave us lots to eat.
Konserde bir sürü insan vardı.
- There were lots of people at the concert.
Planımızın bir sürü avantajı var.
- Our plan has lots of advantages.
Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.
- He has written lots of books about his experience abroad.
Müzik dinlemek çok eğlenceli.
- Listening to music is lots of fun.
Biz piknikte çok eğlendik.
- We had lots of fun at the picnic.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
Şimdi çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better now.
Tom bugün çok daha iyi hissettiğini söyledi.
- Tom said he feels a lot better today.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
O okulunu çok seviyor.
- She likes her school a lot.
Senin bir sürü kitabın var.
- You have a lot of books.
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
Benim birsürü kitabım var.
- I have a lot of books.
Birsürü insan Tokyo'da yaşıyor.
- A lot of people live in Tokyo.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
Tom'u park alanında gördüm.
- I saw Tom in the parking lot.
İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
- I visited a lot of different areas in England.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Türkiye birçok mineral üretir.
- Turkey produces a lot of minerals.
Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- This sort of work calls for a lot of patience.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Bir sürü satılık ikinci el kitabım var, hepsi uygun fiyatlarla.
- I have lots of second-hand books for sale, all at affordable prices.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Parti çok eğlenceliydi.
- The party was a lot of fun.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom enjoyed himself a lot at the party.
Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
- Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
Erken sabah karşılama masasında ilk kimin gideceğine karar vermek için kura çektik.
- We drew lots to decide who would go first at the early morning reception desk.
Tom'un köpeği çok havlar.
- Tom's dog barks a lot.
Alman çoban köpeğimi terbiye etmek diğer köpeğimi terbiye etmekten çok daha az zamanımı aldı.
- It took me a lot less time to housebreak my German shepherd than it took to housebreak my other dog.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
Gölde çok sayıda balık var.
- There are a lot of fish in the pond.
Onlar bana çok sayıda güzel fotoğraflar gösterdiler.
- They showed me a lot of beautiful photos.
we need stock lots.
She made lots of new friends.
They purchased all of the adjacent lots.
Last year I ran lots faster than him.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
... And there were just lots of people ...
... I don't spend money on houses and lots of cars, but I do ...