Yurtdışı deneyimleriyle ilgili birçok kitap yazdı.
- He has written lots of books about his experience abroad.
Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor.
- Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me.
Biz piknikte çok eğlendik.
- We had lots of fun at the picnic.
Venedik'te her zaman çok turist vardır.
- In Venice, there are always lots of tourists.
Onlardan bir sürü şey vardı.
- There were lots of them.
Henüz sana söylemediğim bir sürü şey var.
- There are lots of things I haven't told you yet.
Bir sürü insan vardı.
- There were lots of people.
Planımızın bir sürü avantajı var.
- Our plan has lots of advantages.
Birçok kişi arabalarla ilgilenir fakat arabalar benim için bir şey ifade etmiyor.
- Lots of people are interested in cars, but they're really nothing to me.
Birçok kız Tom'u sever.
- Lots of girls like Tom.
Venedik'te her zaman çok turist vardır.
- In Venice, there are always lots of tourists.
Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
- I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
O bugün çok daha iyi hissediyor.
- He feels a lot better today.
Tom bugün çok daha iyi hissettiğini söyledi.
- Tom said he feels a lot better today.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Konserde bir sürü insan vardı.
- There were lots of people at the concert.
Bir sürü arkadaşım var.
- I have a lot of friends.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Benim birsürü kitabım var.
- I have a lot of books.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
O, çok miktarda para bağışladı.
- He kicked in a lot of money.
Bu alanda çok trafiğimiz var.
- We have a lot of traffic in this area.
Tom'u park alanında gördüm.
- I saw Tom in the parking lot.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Türkiye birçok mineral üretir.
- Turkey produces a lot of minerals.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.
- All but three of the cars in the parking lot were white.
Bir sürü satılık ikinci el kitabım var, hepsi uygun fiyatlarla.
- I have lots of second-hand books for sale, all at affordable prices.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom enjoyed himself a lot at the party.
Partide çok eğlendim.
- I had a lot of fun at the party.
Bir kural olarak, ikizlerin ortak çok şeyi var.
- As a rule, twins have a lot in common.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Alman çoban köpeğimi terbiye etmek diğer köpeğimi terbiye etmekten çok daha az zamanımı aldı.
- It took me a lot less time to housebreak my German shepherd than it took to housebreak my other dog.
Tom'un köpekler hakkında çok bilgisi var.
- Tom knows a lot about dogs.
Maruyama Parkı pek çok insanın toplandığı bir yerdir.
- Maruyama Park is a place where a lot of people gather.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
Bay Jackson'ın verdiği ödev miktarı ile ilgili öğrencilerden gelen birçok şikâyetler olmaktadır.
- There have been a lot of complaints from students about the amount of homework that Mr. Jackson gives.
Gölde çok sayıda balık var.
- There are a lot of fish in the pond.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
we need stock lots.
She made lots of new friends.
They purchased all of the adjacent lots.
Last year I ran lots faster than him.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
... have lots of choices about the reply. ...
... And for the changes that seem to give us lots of ...