Tom birçok insanın hoşlanmadığı adam türüdür.
- Tom is the kind of guy lots of people just don't like.
Birçok kız Tom'u sever.
- Lots of girls like Tom.
Venedik'te her zaman çok turist vardır.
- In Venice, there are always lots of tourists.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
Henüz sana söylemediğim bir sürü şey var.
- There are lots of things I haven't told you yet.
Onlardan bir sürü şey vardı.
- There were lots of them.
Bir sürü ünlü kişi buraya gelir.
- Lots of famous people come here.
Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
- Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
Birçok kız Tom'u sever.
- Lots of girls like Tom.
Hâlâ birçok batıl inanca inanılıyor.
- Lots of superstitions are still believed in.
Müzik dinlemek çok eğlenceli.
- Listening to music is lots of fun.
Kafamda çok şeyler olduğu için dün gece iyi uyuyamadım.
- I couldn't sleep well last night because there were lots of things on my mind.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Yolda birçok hayvan gördü.
- He saw a lot of animals on the road.
O bugün çok daha iyi hissediyor.
- He feels a lot better today.
Bir sürü insan Tom'un hissettiği aynı şekilde hissediyor.
- A lot of people feel the same way Tom does.
Japonya, çok fazla kâğıt tüketmektedir.
- Japan consumes a lot of paper.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Konserde bir sürü insan vardı.
- There were lots of people at the concert.
Senin bir sürü kitabın var.
- You have a lot of books.
Birsürü insan Tokyo'da yaşıyor.
- A lot of people live in Tokyo.
Benim birsürü kitabım var.
- I have a lot of books.
O, çok miktarda para katkısında bulundu.
- He contributed a lot of money.
O, bankaya çok miktarda para yatırdı.
- He deposited a lot of money in the bank.
İngiltere'de birçok farklı alanları ziyaret ettim.
- I visited a lot of different areas in England.
Tom'un arabasını park alanında gördüm.
- I saw Tom's car in the parking lot.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Türkiye birçok mineral üretir.
- Turkey produces a lot of minerals.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Otoparktaki arabaların üçü dışında hepsi beyazdı.
- All but three of the cars in the parking lot were white.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom had lots of fun at the party.
Tom partide çok eğlendi.
- Tom enjoyed himself a lot at the party.
Bay Miyake Kurashiki'de kaldığım sırada bana bir sürü yer gösterdi.
- Mr Miyake showed me lots of places during my stay in Kurashiki.
Erken sabah karşılama masasında ilk kimin gideceğine karar vermek için kura çektik.
- We drew lots to decide who would go first at the early morning reception desk.
Köpek her gün bir sürü et yiyor.
- The dog eats a lot of meat every day.
Tom'un köpeği çok havlar.
- Tom's dog barks a lot.
Sel pek çok zarara neden oldu.
- The flood caused a lot of damage.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
Bay Jackson'ın verdiği ödev miktarı ile ilgili öğrencilerden gelen birçok şikâyetler olmaktadır.
- There have been a lot of complaints from students about the amount of homework that Mr. Jackson gives.
Gölde çok sayıda balık var.
- There are a lot of fish in the pond.
Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
we need stock lots.
She made lots of new friends.
They purchased all of the adjacent lots.
Last year I ran lots faster than him.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
... PRASAD SETTY: You talk about how lots of studies in academia ...
... you can find lots and lots and lots ...