Birçok müşteri danışma için avukata gelirler.
- A lot of clients come to the lawyer for advice.
Yolda birçok hayvan gördü.
- She saw a lot of animals on the road.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
354618 no'lu örnek cümle, Tatoeba web sitesinde birçok karışıklık yarattı.
- Example sentence no. 354618 created a lot of confusion on the Tatoeba website.
O bugün çok daha iyi hissediyor.
- He feels a lot better today.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Çok daha iyi hissediyorum.
- I'm feeling a lot better.
Kawasaki'de bir sürü fabrika var.
- There are a lot of factories in Kawasaki.
Dün Japonya'da bir sürü bina deprem dolayısıyla yıkıldı.
- A lot of buildings collapsed in Japan due to the earthquake yesterday.
Türkçe Ğ ve İspanyolca H kaçtı ve birlikte birsürü tamamen sessiz çocukları oldu.
- A Turkish soft G and a Spanish H eloped and had lots of completely silent children together.
Bunun hakkında fikri olmayan birsürü insan var.
- There are lots of people who don't have any idea about that.
Tom Mary'ye çok miktarda faydalı Fransızca öğretti.
- Tom taught Mary a lot of useful French.
O, bankaya çok miktarda para yatırdı.
- He deposited a lot of money in the bank.
Tom'u park alanında gördüm.
- I saw Tom in the parking lot.
Tom'un arabasını park alanında gördüm.
- I saw Tom's car in the parking lot.
Bugün hakkında düşünülecek birçok toplumsal sorunlarımız vardır.
- We have a lot of social problems to think about today.
Tevrat'ta Lut, bakire kızını toplu tecavüze uğraması için sunuyor.
- In the Torah Lot offers his virgin daughter's to be gang raped.
Üç farklı grup halinde ders kitabı göndereceğiz.
- We'll send the textbooks in three different lots.
Festivalde bir sürü büyük gruplar vardı.
- There were a lot of great bands at the festival.
Tom birçok farklı kadınla cinsel ilişkiye girdi.
- Tom had sex with a lot of different women.
Birçok İngilizce sözcük, Latince'den türemiştir.
- A lot of English words are derived from Latin.
Bu tür iş çok sabır gerektirir.
- This sort of work calls for a lot of patience.
Onun ne de çok kitabı var!
- What a lot of books he has!
Ailesini çok endişelendirdi.
- He caused his parents a lot of anxiety.
Sami bir piyango talihlisiydi.
- Sami was a lottery winner.
Tom'un tam Boston'un dışında bir sürü arsaya sahip.
- Tom owns a lot of land just outside of Boston.
Güney Fransa'da dağın yamacında emeklilik evi yapmayı planladığım küçük bir arsa aldım.
- I bought a small lot on the hillside in Southern France where I plan to build a retirement home.
Bir sürü satılık ikinci el kitabım var, hepsi uygun fiyatlarla.
- I have lots of second-hand books for sale, all at affordable prices.
Çok param vardı ama hepsini harcadım.
- I had a lot of money, but spent everything.
Parti çok eğlenceliydi.
- The party was a lot of fun.
Partide çok eğlendim.
- I had a lot of fun at the party.
Erken sabah karşılama masasında ilk kimin gideceğine karar vermek için kura çektik.
- We drew lots to decide who would go first at the early morning reception desk.
Kimin birinci olduğuna karar vermek için kura çekelim.
- Let's draw lots to decide who goes first.
Tom'un köpeği çok havlar.
- Tom's dog barks a lot.
Tom'un köpekler hakkında çok bilgisi var.
- Tom knows a lot about dogs.
Partide pek çok oyun oynadık.
- We played a lot of games at the party.
Onların pek çok ortak yanı var.
- They have a lot in common.
O, çok miktarda para bağışladı.
- He kicked in a lot of money.
Avustralya çok miktarda yün ihraç etmektedir.
- Australia exports a lot of wool.
Oyun çok sayıda insanı heyecanlandırdı.
- The game excited lots of people.
Çok sayıda ülke Olimpiyat Oyunlarına katıldı.
- A lot of countries participated in the Olympic Games.
Son zamanlarda bir çok hileli iğrenç olaylar vardı.
- Recently there have been a lot of nasty incidents with fraud.
Bu kitabı iyi biliyor gibisin; Kitaptan bir çok alıntı yapıyorsun.
- You seem to know this book very well; you use a lot of quotations from it.
a building lot in a city.
as Jones alone was discovered, the poor lad bore not only the whole smart, but the whole blame; both which fell again to his lot on the following occasion.
to draw lots.
If I were in charge, I'd fire the lot of them.
a bad lot.
lots of people think so.
The Greeks expected their leaders to show physical courage, whether in the athletic arena or in battle, as well as piety, generosity, and nobility. Cimon had risen to power chiefly because of his military prowess, and any rival must be able to show at least honorable service and military competence. By this time, moreover, the generals were coming to be the most important political figures in Athens. Archons served only for one year and, since 487/6, they were chosen by lot. Generals, on the other hand, were chosen by direct election and could be reelected without limit.
He wants to make gobs of money selling cassettes.
... changed a lot of the applications around. ...
... then 13 or 14 make it. That's a lot of paring it down and making sure you're getting to ...